A Few Good Admen!



Rob Reiner yönetmenliğindeki A Few Good Men (1992) filmini anımsarsınız. Geri dönüşlerle farklı zamanlarda yeniden izlenebilecek filmler kategorisindekilerden biridir, benim için. Sonundaki mahkeme sahnesi, seyirliktir. YouTube - A few Good Creative Men eğlenceli videosu ile, Jack Nicholson performansına bir de böyle bakalım, istedim.
I want big logo! We write ads or people die!

Baileys, Shake it


Eğlenceli bir Baileys reklamı...

Advertising Agency:
BBH Bartle Bogle Hegarty , London, United Kingdom. Creative Director: Pete Bradly. Creative Team: Ben Akers, Nadine Akle. Agency Producer: Ben Davies. Production Company: Rogue, London. Producer: Kate Hitchings. Director: Sam Brown. Director of Photography: Simon Chaudoir. Post Production: The Mill, London. Editor: James Rosen, Final Cut, London. Music: Boom Pacha Boom by Billy Byrd and his Penguins.

Askıda, Unutma! Photo Hanger



PhotoHanger; +d'den, Juta Kan tasarımı, minik, estetik bir yenilik.

Fotoğraflar, posta kartları, unutulmaması gereken notlar gibi şeyleri, eğlenceli bir detaya iliştirerek göz önünde bulundurmak için, askı formundaki bir klips, Photo Hanger.

Tasarımcısı Juta Kan; tasarladığı ürünlerle minik bir gülümseme yaratmak, eğlendirmek, sürpriz yapmak niyetinde olan, genç bir tasarımcı. Bunu da başarıyor. Ne dersiniz, öyle değil mi?

+d bünyesinde, aynı çizgide birçok eğlenceli, enteresan ürüne ulaşmak ya da olmadık şeyler için bu ürünlerin arkasındaki fikirlerden ilham almak, mümkün.

Yaratıcı zekâ ürünü minik detaylarla yaşadığım mekânı zenginleştirmeyi sevdiğim için, böyle şeylere meraklıyım. Ofisteki envai çeşitteki kıskaçların arasına bunlardan da birkaç tane eklense hiç fena olmazdı.

Wallpaper Games, Coloring Wall




Tic tac toe karelerini bilirsiniz, labirent bulmacaları da. Eğlenceli oyunlardır. Bir de bunların, mekâna renk katan, daha da eğlenceli duvar kâğıtlarına dönüştüğünü, düşünün!

cinqcinqdesigners, mekanları farklı kılacak oldukça kreatif uygulama ve ürün seçenekleri sunabilen, Paris'te ödüllü bir tasarım firması.

Projests - wallpaper games ve products - wall and flour altından seçtiğim örnekleri görüyorsunuz üstteki görsellerde. Diğerleri ise, 5.5 designers'da sizin keşfetmenizi bekliyor. Web site tasarımı pek rahat kullanımlı hazırlanmamış, biraz uğraştırıyor ama, içeriği görülesi...

Motorola RAZR2: Subway, 300



İki yıl önce bu zamanlar blogumda, 'katlanan tüm ayrıntının hayranlıkla izlendiği, ilham verici, başarılı bir uygulama', diyerek; Motorola V3 Transformer, reklamından bahsediyordum.

Şimdi ise, Motorola RAZR2: Subway reklamını konu ediyor olmam; Motorola reklamlarının, kullanılan renk dokusu ve iletişim diliyle beğeni eşiğimi aşmaya devam ettiğinin bir kanıtı olabilir...

Shiny Toy Guns - Le Disko ise, eğlenceli Motorola RAZR2: Subway reklamının, müziği.

An itibariyle bu, 300. Flynxs | Lynist weblog yazısı olmuş oluyor. Yuvarlak güzel bir sayı. Ayrıca nerdeyse görsel ve işitsel bir şölenin de adıydı, 300.

Typographic Links, Water, Dan Collier



Yakaladığı iletişim dili ve farklı bakış açısıyla dikkatimi çeken grafik tasarımcı Dan Collier portfolyosundan, 'Water' ve 'Typographic Links' isimli iki çalışma. Detayları ve portfolyosu altındaki görülesi diğer işleri, web sayfasında. [Büyük hâlleri için, görsellerin üzerlerine tıklayabilirsiniz.]

Calvino Chandelier, Propellor



Calvino Chandelier;
Kanada, Toronto'dan Propellor tasarım stüdyosu ürünü, bambudan yapılmış şık bir avize.

'Zihninizi Görsel İmajlarla Besleyin' başlıklı yazımın yorumlarında; Calvino'nun Görünmez Kentler'inden nasıl beğeniyle bahsettiğime denk gelip, görmüşseniz;
ortama hoş bir ambiyans kazandıran aydınlatma çözümleri ve diğer projeleriyle Propellor bünyesindeki yaratıcı, birbirinden şık ürün arasından neden özellikle bunu seçerek konu ettiğimi de o kadar rahat fark edeceksinizdir.

The Killers'dan Gary Oldman ile Beat The Devil'e, Sinemaya

Geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan The Killers, 'Sawdust' albümü, elime yeni ulaştı.

Sawdust için, dinlenesi bir albüm, olduğunu söyleyebilirim. Ki, The Killers da genel itibariyle, dinlenesi parçaları olan bir grup, benim için.

İndie Rock tadındaki müzikleri, Brandon Flowers (solist), Dave Keuning (gitar, vokal) ile renklenen sahne performansları, videolarıyla gayet ilgi çekiciler.

2004 yılında çıkan ilk albümleri Hot Fuss, ikinci albümleri Sam's Towndan sonra, Sawdust ile daha bir olgunlaştıklarını gözlemek mümkün.

Joy Division'in 'Shadowplay'ine yaptıkları yorum, Sam's Town'ın 'Abbey Road' versiyonu, Jacques Lucont düzenlemesi 'Mr. Brightside', Tanquilize ve Dire Straits'ten 'Romeo & Juliet' yorumu; Sawdust bünyesindeki değişik tatlar.

Mark Knopfler, Kill to Get Crimson'da, Dire Straits hayranlığından da bahsediyordun, şimdi The Killers 'Romeo & Juliet' yorumunu gerçekten beğendin mi, diye düşünebilirsiniz.

Tabii ki Dire Straits'ten sonra 'Romeo & Juliet' yorumlamak öyle kolay bir iş değil ama, hani yine de The Killers'ın bunda çok da fena olmadığını yani, kendi içinde ayrı bir etkileyiciliğe sahip olduğunu düşündüğümü, söyleyebilirim.

YouTube'da Romeo and Juliet - The Killers sonrası, Dire Straits - Romeo and Juliet videolarını izleyerek, bahsettiğim o farklı tınılardan ayrı keyif alma noktasını, inanıyorum siz de yakalayabilirsiniz.


The Killers - Mr. Brightside

The Killers - Mr. Brightside videosunu buraya aldım; hem hafta sonu müziği olarak kalsın, hem de eğlenceli, hoş bir video izlerken arada Eric Roberts'ı da görmüş olalım istedim. (hımm.. bilemiyorum tabii, yeni İnternet Kanunu'nun uygulamasında müstehcenlik(!) kapsamına girer mi böyle videolar, ya da video paylaşım ortamları da sansürlenecek mi, nasıl olacak? sorular, sorular...)

Evet, kötü adam karakterlerini başarıyla canlandırmasını, beğenerek izlediğimiz Eric Roberts; video kliplerde de bu performansını sürdürüyor.

Akon - Smack That videosunda da Eric Roberts'ı görmek mümkün. Müzik türü çok da ilgimizi çekmese de, videosunda ilgimizi çeken bir oyuncu var diye de o videoyu izleyebiliriz. Meselâ, Gary Oldman ismi geçen film, videoların çok da başka bir faktör gözetmeksizin, seçici geçirgen beğeni süzgecimi aşabilmesi, gibi.

Gary Oldman'ın dahil olduğu projeler zaten başarılı oluyor o ayrı ama, salt varlığı bile, tüketici sıfatında konumlanmış, benzer mantıkla düşünen takipçilerini harekete geçirmeye yetiyor. Evet, pazarlama biraz da böyle bir şey...


Gary Oldman performansıyla, Beat The Devil (BMW Short Film) videosu.

Yeni Gary Oldman filmleri olsa da izlesek, diye düşünmüyor musunuz siz de?

Evet, Beat The Devil içinde Clive Owen'ı da görüyoruz. Hafta sonu için denklem rafı(ndaki film)i unutmuş değilim. Yoksa siz unuttunuz mu?

Shekhar Kapur yönetmenliğinde; Clive Owen, Cate Blanchett ile, "Elizabeth: The Golden Age"i, izleyeceğim.

İzlenecekler listemdeki diğer filmler ise;
Tony Gilroy yönetmenliğindeki; George Clooney, Sydney Pollack ile 'Michael Clayton',
Mark A.Z. Dippé yönetmenliğinde, 'Garfield Gets Real',
Andrew Dominik yönetmenliğinde; Brad Pitt ile 'The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford',
Robert Redford yönetmenliğinde; Tom Cruise, Meryl Streep, Robert Redford ile 'Lion for Lambs'.

24 Kasım

...Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır.

Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkar edemeyiz...
Atatürk'ün Öğretmenlere Hitabı
(KÜTAHYA LİSESİ - 24 MART 1923)
Baş Öğretmen sıfatıyla Atatürk'ün resmini ve öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmadan, bir bölümü buraya almak istedim. Onun sözlerini hatırlamak için, bir fırsat daha yakalamış olduk. Ne güzel!

Geleceğimizi şekillendirmede, özellikle ilk okul öğretmenlerimizin payı büyük. İsmi neydi, siz nasıl anımsıyorsunuz ilk öğretmeninizi?

Sevgiyle bakan gözleri, şefkatli yaklaşımı, fakat bunun yanında disipline verdiği önem, kitaplara gösterdiği özen, güzel yazısıyla anımsıyorum Yıldız Öğretmen'imi.

Okumayı, çarpım tablosunu bilerek okula gelen bir çocuğu; matematik zekâsı kuvvetli diye o alana yöneltmek yerine, resim yapmaya, yaratıcılığını geliştirmeye teşvik ettiği için, minnettarım O'na. Şimdi, severek yaptığım işimin temelinde, onun bu tavrının payı büyük.

Mesleğine saygısı olan ve zor şartlarına rağmen işini severek yapan tüm öğretmenlerin, 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun!

23 Kasım, 5651 Sayılı Kanun Işığında İnternet

[30/11'de yazı sonuna bilgi ilavesi yapılmıştır.]

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki,
5651 sayılı kanun kapsamında uygulamalara, başlandı.

Konuyla ilgili bilgileri kısaca aktarırken, yazı sonunda da aklıma takılan ilgili birkaç soruyu paylaşacağım.

İntihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyuşturucu madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, 'Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunu'nda yer alan, suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlara erişim engellenecek.
Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek'in açıklamalarında, "Vatandaşlardan, kamu kurum ve kuruluşlarından Başkanlığımıza, telefonla ve web sayfası üzerinden doldurulacak form ile ya da elektronik posta yoluyla gelen ihbarlar kabul edilebilecek'' olduğunun altı çiziliyor.

5651 sayılı kanunun nasıl uygulanacağıyla ilgili olarak toplam 5 yönetmelik yayımlanıyor.

Bu yönetmeliklerden ikisi, bu kanunu uygulayacak olan bölümün teşkilatlanması ve kariyer sistemi ile ilgili, 3 tanesi ise ilk olarak "Toplu Kullanım Sağlayıcılar" olarak tanımlanan ve özellikle internet cafeleri ilgilendiren yönetmelik, İnternet Servis Sağlayıcılar ve Hosting (yer) sağlayıcılarla ilgili yönetmelik ve son olarak da bizzat sitelerle yani online yayıncılık ile ilgili yönetmelik.


Telekomünikasyon Kurumunca hazırlanan, erişim sağlayıcılara ve yer sağlayıcılara faaliyet belgesi verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen; ''Erişim Sağlayıcılara ve Yer Sağlayıcılara Faaliyet Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'' ve
İnternet toplu kullanım sağlayıcıları ve ticari amaçla internet toplu kullanım sağlayıcılarının yükümlülükleri ve sorumlulukları ile denetimlerine ilişkin esas ve usulleri düzenleyen ''İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik''. yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Telekomünikasyon İletişim Başkanı Fethi Şimşek, içerik sağlayıcıların, yer sağlayıcıların ve erişim sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile, internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usulleri düzenleyen ''İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik''in ise, Başbakanlık tarafından yayımlanmasının beklendiğini söylüyor...

'Sahicilik, Otokontrol' başlıklı yazımda; yakında burada da böyle uygulamalar görebiliriz, diyerek; Çin'de İnternet sanal polise emanet, haberine değinmiştim.

'
5651, Yasalaşan Yeni İnternet Kanunu ve Zihnimdeki Soru İşaretleri' ve '5651, İnternet Kanunu Onaylandı' yazılarımda da, kanunun farklı yorumlamaya müsait yönleri, eksikleri olduğuna değinip, kaygılarımdan bahsetmiştim.

Yayımlanan yönetmelikler, kanunun nasıl uygulanacağına dair cevaplar bulmamızı kolaylaştırdıysa da, kanun yapıcı ve uygulayıcıların internet ve bilişim suçlarına yaklaşımlarındaki donanımsızlıklarından kaynaklanan kaygılarım, varlığını korumaya devam ediyor.

İzlenme oranı (reyting) ve etik arasında kalmış bir kısım görsel medyamız yüzünden, sansürlenerek korunmaya çalışılırken; yakın zamanda çıkacağı söylenen online yayıncılık ile ilgili yönetmelik ve uygulaması ne kadar sağlıklı olacak, merak ediyorum.

Bahsi geçen 8 maddeye uymayan içerikler engellenecek. Ama, bu kararlar kime göre, neye göre alınacak?

Sonuçta, kurul üyelerinin yaşam görüşü ve insiyatifine kalan bir değerlendirmeye tabi/bağlı olacağız, gibi gözüküyor ki bu nokta; konunun istismar edilmesine farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmasına da müsait olabileceğini gösteriyor.

Meselâ müstehcenlik konusunun sınırını kim çizecek? Daha bugün, kadın temalı bir resim sergisinde resimlerin bir kısmının örtülerek sergilendiği haberleri geçiyordu gazetelerde!

Burada beğendiğim bir fotoğrafçının çalışmalarından bahsedecek ya da beğendiğim bir müzik videosunu paylaşacak
olsam, diyelim ki bana göre aşmayan ama belki bir başkası için müstehcenlik kriterlerini aşacak olsa bu materyaller, ne olacak? İlgili yazıyı yayından kaldırmam konusunda bir uyarı mı alacağım? Ya da direkt sitem mi kapatılacak?

WordPress bloglarından birkaçında birilerinin hoşuna gitmeyen yazılar yer alıyordu diye, tüm WordPress bloglarına ülkemizden erişimin engellenmesi gibi, acaba bizi yeni başka nasıl karartmalar, sansürler bekliyor?

5651 Sayılı Kanun Işığında İnternet, ne kadar aydınlık olacak? Ampullerin aydınlatabildiği kadar mı, güneşin aydınlatabildiği kadar mı? Ne kadar? Merak ediyorum. Yoksa daha temiz, güvenli bir internet istemediğimden değil!

Konuyla ilgili benzer kaygılara değinen Hürriyet gazetesi'ndeki İnternet Sansürü ve turk.internet.com'daki Yeni Online Yayıncılık Yasasının (5651) Uygulamaları yazısını okumanızı öneririm.

~~~~~~

İnternetten işlenen suçlar için "Bilgi İhbar Merkezi" kuruldu.

www.ihbarweb.org.tr'den online olarak; ihbar@ihbarweb.org.tr adresine e-posta gönderilerek; web sayfasında kategorilendirilmiş konularla ilgili SMS numaralarından herhangi biriyle ya da 0 312 582 82 82 numaralı telefondan, rahatsızlıklar bildirilebilecek...

Denklem Rafı(ndaki Film)


Brezilya'dan, Estudio Breder tasarım ofisi ürünlerinden biri “Equation Bookshelves”.

Kitapları ya da objeleri düzenlemek, yerleştirmek için sade, ama yaratıcı bir çözüm.

Denklem rafı, sizce de hoş bir tasarım nesnesi olmamış mı?

Öyle olmadığını düşünüyorsanız, bir de ona yükleyeceğim anlamla değerlendirin.

Belki, bahsedeceğim kullanımla artık gözünüze daha enteresan görünebilir.


Mekân kullanımlarında, tasarım nesnesi olarak atmosfere esprili bir renk katması yanısıra; işleri sıraya koymakta ya da unutmamamız gereken şeyleri sakladığımız zihnimizdeki hayali rafların bir yansıması olarak da görülüp, değerlendirilebilir, denklem rafı.

Nasıl mı? Meselâ, hafta sonu Elizabeth, The Golden Age'i izlemeyi düşünüyorum. Cate Blanchett, Cliwe Owen'lı güzel bir dönem filmi olmasını ümit ediyorum. En azından kıyafetler ve ortamla o atmosferi yakalayabilmek bile yeterli olacaktır, fazlası için bir beklenti içinde değilim. Neyse.. Sinema programını unutmamak için, zihnimizde canlandırdığımız bu planın, hayali yansımasını, denklem rafının bir yerine, örneğin iç parantezine yerleştiriyoruz. Böylece, sadece bizim orada olduğunu bildiğimiz, gözükmeyen bir anımsatıcımız olmuş oluyor. Rafı gördükçe, planımızı anımsıyoruz.

(NLP) Zihin Dili Programlamasıyla, hatırlamamız ya da öğrenmemiz gereken şeylerin bir hikâye içine yerleştirilerek saklanması/anımsanmasına dayanan, bir anlam yükleme şekli bu.

Ana konumuza dönersek, farklı konseptlerde tasarım çözümleri sunan Estudio Breder'in enteresan diğer ürünleri de görülesi.

Denklem rafının kullanımı tabii ki keyfi ama, bu fırsatla iki temel bilgiyi de anımsamış olalım, bitirirken dip notumuz olsun.

Aritmetik işlemlerin tümünde hatta
Javascript gibi kodlarda işlem sırası; çarpma (*), bölme (/), toplama (+) ve çıkarma (-) şeklindeydi. Ve denklemlerdeki parantezler, içten dışa doğru çözülüyordu...

Bent objects




link: bentobjects.blogspot.com, flickr-bentobjects.

Elimizin altındaki materyallerle, figüratif objeler...

Eğlenceliler, yaratıcı düşünce ürünü olmaları, onları takdir edilesi kılıyor. Fakat uygun yerde kullanılırsa; söze, ne de çok ünlü konu mankenlerine bağlı kalmadan, iletilecek mesajı başarıyla aktarmaya müsait olmalarıyla da gayet işlevseller.

Bir mesajı iletmenin birçok farklı yolu vardır. Kurduğu iletişim diliyle hedefine, eğlendirirken eksik parçayı tamamlatanların; etkileyiciliğiyle, uzun vâdede kalıcılık sağlaması, gibi...

Symphony in Red



Dortmund Philharmonic Concert Hall, "Symphony in Red".

Hafta sonu müziği olarak blogumda ne yayınlayacağıma bakarken, müzik dosyalarım arasına karışmış bu videoya denk geldim.


'Jung von Matt, Hamburg' tarafından, Dortmund Philharmonic Concert Hall için, yakın zamanda hazırlanmış olan bu güzel reklam filmi, kurgusu ve uyumlu müziğiyle, harika.

London International Awards 2007, Television/Cinema Finalistlerinden olan
"Symphony in Red"in; müziğinin Fazıl Say tarafından hazırlanmış, ve filmin hazırlık aşamasında gerçek kan kullanılmış olduğu bilgisi; filme bakışınızda, müziği ve kurgusu yanında farklı bir açı kazandırabilir.

Corporate Name of Client: Concert Hall Dortmund. Advertising Agency: Jung von Matt, Hamburg. Executive Creative Director: Wolf Heumann. Creative Directors: Sascha Hanke/Timm Hanebeck. Copywriters: Michael Okun/Moritz Grub. Art Director: Patrik Hartmann. Agency Producer: Alexander Schillinsky. Production Company: Sehsucht, Hamburg. Producer: Andreas Coutsoumbelis. Director: Niko Tziopanos. Animation Company: Sehsucht, Hamburg. Animators: Alex Heyer/Martin Hess. Music Composer: Fazil Say

Dip not: Bu videoyla, Blogger üzerindeki video ekleme özelliğini de ilk kez denemiş oluyorum. 100 Mb'a kadar olan videoları, rahatça ekleyebiliyormuşuz. Blogger'ın olası kaprislerinden biri yüzünden
"Symphony in Red"i burada görüntüleyemezseniz, YouTube üzerinden de filme ulaşabilirsiniz.

İdeefixe, Sanal Kitap Fuarı, Tercihler

Bu yıl, beşincisi düzenlenen İdeefixe Sanal Kitap Fuarı, başladı.

"Türkiye'nin Okuma Bayramı" sloganıyla
İdeefixe; 125 yayınevi, kırk bin kitap ve %45'e varan indirimler, kampanyalar, yarışmalarla; 13 Kasım - 16 Aralık tarihleri arasında, kitap severlerin uğrak noktası olacak gibi gözüküyor.

Her yıl, İdeefixe'in bu etkinliğini, okuma listeme eklediğim ya da okuduğum fakat bir şekilde yitirdiğim kitaplarımı yerine koymak için iyi birer fırsat olarak değerlendiriyorum.

Gelen paketler dolusu kitapları karşılamak ve onları koyacak yer bul(ama)mak, önce hangisini okumaya başlayacağıma karar ver(eme)mek, gayet keyifli bir deneyim.

Neye göre kitap alırım, okuma tercihlerimde ya da kitap/yazar değerlendirmelerimde "çok satanlar" listelerinin etkisi var mıdır?

Bizi bu soruların hedefi yapan, izmirdesanat blogunun sahibesine de,
İdeefixe sanal kitap fuarından bahsederken, bu fırsatla arada cevap vermiş olalım.



Sanmıyorum ki, belli bir seviyede okuma kültürü sahibi olan insanlar, "çok satar" listelerinin rüzgârlarına kapılarak, kitap tüketiyor olsunlar.

İyi pazarlama stratejileriyle desteklenmiş ne çok içi boş kitap/albüm geçiyor o "çok satar" listelerinden ama, bunun yanında içlerinde kayda değerleri de yer almıyor değil.

O yüzden, "çok satar" listelerine giren kitap ya da müziklerin tümden pazarlama harikası, içerik olarak vasat ya da altı olduğunu söylemek pek de doğru olmaz.

Yeni kitaplardan haberdar olmanın yollarından biri olarak kullanılabilir, o listeler. Gerisi, bilincimize, zevkimize, o anki ihtiyacımıza kalıyor.

Yazarlar, yayınevleri, çevirmenler, kapak tasarımları, içerik gibi pek çok unsur; ilgim, merakım, o an ihtiyaç gördüğüm temayla birleşerek; kitap tercihlerimde etkili oluyorlar.

Takip ettiğim yazarın yeni bir kitabı çıktıysa alıyorum. Beğendiğim yayınevlerinin yeni yayınlarını takip ediyorum.

Evet, yayınevi ayrımı yapıyorum. Yapmaya çalışıyorum, demek daha doğru olur. Bazen çok da seçme şansınız olmayabiliyor. Fakat her alanda olduğu gibi kitaplarda da "kalite" önemli; bunda yazarı kadar yayınevinin, matbaasının da payı var.

Evet, internet üzerinden kitap içerikleri hakkında kolayca bilgiye, yorumlara ulaşıp karar verebiliyoruz. Fakat, almadan önce bir kitap hakkında etraflı bir bilgiye sahip olmamız da gerekmiyor, diye düşünüyorum.

B
ir kitapçı gezerken, raflar arasından belki de hiç tanımadığım bir yazarın kitabı, sadece kapak tasarımıyla ilgimi çekebiliyor, ilk sayfalarına, arka kapağına baktıktan sonra almaya karara verebiliyorum. Arada böyle maceralara atılmak, yeni harika kitaplar keşfetmekte kullandığım yollardan biri.

Kapak tasarımları zevkime, dokunma duyuma hitap edip etmemesiyle de önemli benim için.

Kapaklarının bir yüzünü kaplayan yazar fotoğrafları olan kitaplardan hoşlanmıyorum. Maalesef, yayınevleri öyle bir trend olduğu yönlendirmesi yaparak yazarları, o şekide fotoğraf kullanmaya sevkedebiliyorlar.

İçeriğiyle kendini gösteren kitapları, vitrinde yüzünü gösteren yazarların kitaplarına tercih ediyorum. Olmazsa, kitapla geçirdiğim süre zarfında o tür kitaplar tarafımdan yeni bir kapak sahibi edilip, öyle kullanılıyorlar.

Anlamadığımız, pek de ilgimizi çekmeyen bir konuda ya da yaşımıza hitap etmeyen kitaplarla okuma deneyimimiz başladığında, ileride pek kitaplara dost kimseler olamayabiliyoruz. Bu anlamda ilk tanışıklıklar önem kazanıyor.

Kitaplara dost olsak da, çeviriler damağımızda pek hoş bir tad bırakmayacak kadar yavan kalabildiğinde de okuma zevkimiz örselenebiliyor. Bu noktada da yayınevlerine büyük iş düşüyor.

Konu paragraflarca yazabileceğim kadar önemli benim için ama, uzatarak sizi daha fazla meşgûl etmek istemiyorum. Yorumlarınızla katılarak düşüncelerinizi, tercihlerinizde nelerin bağlayıcı olduğunu not düşebilirsiniz.
Meselâ, en son ne aldınız ya da beğenerek okudunuz? Olası, akıllarında soru işaretleri olanlar da bu fırsatla fikir sahibi olmuş olurlar.

Online alışverişe imkân sunan, İdeefixe gibi siteler; bilgi, yorum, kıyas şansı yaratması ve seçtiğimiz kitapların pratik bir şekilde elimize ulaşmasını sağlamasıyla, oldukça avantajlı.

Bu fırsatı kaçırmayayım ama tercihlerimde kararsızım diyenler için, sanal fuarın "Editör Seçkisi", "Yazarlardan Öneriler" bölümleri yararlı olacaktır.

Mesela, Ahmet Ümit kitaplarını beğenirim; yazarın seçtikleri arasında "Günlerin Köpüğü", "Gülün Adı" gibi sevdiğim kitapların olması; kitap seçiminde yazarların önerilerinden istifade etmenin yararlı olabileceğine bir örnek olabilir...


Jim Denevan




link: www.jimdenevan.com

Hepimiz kumsalda gezinirken, bulduğumuz bir şeylerle kumda şekiller çizip, yazılar yazmışızdır. Fakat, bunun sanata dönüştüğü noktaya çok da yaklaşabildiğimizi sanmıyorum.


Jim Denevan
'ın gördüklerinden hoşlandım. Bakınca farklı bir şeyler görüyor olmasa, bunlar ortaya çıkabilir miydi sizce? Tabii bir de aklımızdakini, gerçeğe dökebilmek için odaklanmak ve sonuca ulaşıncaya kadar kararlılıkla devam edebilmekte de iyi olmak gerekiyor, her işte başarıya ulaşabilmek için gerekli olduğu gibi.


Sahilde dalgaların sesini dinleyerek çalışmak zevkli olsa da, bitirdiği ve yaptığına memnuniyetle baktığı o ânın zevkiyle pek bir şeyin boy ölçüşebileceğini sanmıyorum. "
Bir fikri hayata geçirebilmek. Bir işin, gerektiği gibi yapıldığını bilmenin verdiği o iç rahatlığı"ndan bahsediyorum...

Toko, Typeflash




Tipografi kullanımını beğendiğim bazı işleri olduğu için, çalışmalarını arada takip ettiğim Sidney, Avustralya'dan bir grafik tasarım stüdyosu toko.nu. Kitap, dergi, cd, poster, t-shirt gibi pek çok işin yer aldığı portfolyosu, arşivi görülesi...

Tipografiden bahsetmişken.. typeflash.com ise, yazacağınız mesajlar üzerinde tipografik oyunlar oynayarak, almasını istediğiniz kişiye e-posta ile gönderip izlemesini sağlayabileceğiniz değişik, eğlenceli bir zamazingo. e-kart göndermeye bir alternatif...

(Daha büyük ebatta görüntüleyebilmek için, görsellerin üzerlerine tıklayabilirsiniz.)

Simone Legno, Tokidoki, Mini Moofia Series, Başarı



Simone Legno'nun eğlenceli çizimlerini beğeniyorum. Dolayısıyla Tokidoki de, çalışmalarını takdir ettiğim bir firma.

Üstteki sevimli minik oyuncaklar, Tokidoki Mini Moofia Series; 7 cm'lik değişik figürlü süt kutularından oluşuyor.

Onlara, pofmagazine'de denk gelip, verilen link beni vallery'e götürünce; 'böyle eğlenceli online alışverş siteleri niçin bizde yok, olmadık bir dolu şey almayalım diye mi acaba?', diye düşünerek, gudik obje merakımı tatmin eden
özellikle oyuncak reyonunda, hayli vakit geçirdim.

vallery'i, uğrayıp siz de görün, ama şimdi ben burada Tokidoki Mini Moofia Series'i konu edip, Simone Legno'nun başarı öyküsüne değinmek istiyorum.

İtalyan sanatçı
Simone Legno, Japon görsel stilinden, animelerinden etkilenerek oluşturduğu illüstrasyonlarıyla son derece başarılı. 2003 yılında, iki Amerikan girişimcinin sitesindeki çalışmaları fark edip onu, Los Angeles’a götürmesiyle macera başlıyor.

Bu gelişme sonrasında bir ekip kurup, durumu kurumsallaştırmış olsa da; Tokidoki adına gördüğümüz bütün illüstrasyonların hâlâ kendisi tarafından yapılıyor olması, Simone Legno'nun başarısının yanındaki diğer güzel bir özelliği.

Tekstil ürünleri, çantalar, saatler, iSkin kılıflar, kayak takımları, mücevherler, aksesuarlar.. Tokidoki tasarımlarını birçok yer yerde görmek mümkün.

2005 yılından bu yana tüm iPod modelleri için üretilen Tokidoki kılıflar, Simone Legno’nun çizimlerini taşıyor. Ayrıca birinci nesil nano, iPod video, iPod mini ve birinci nesil iPod shuffle için de Tokidokiler mevcut.

blog.tokidoki.it üzerinden, Simone Legno ve çizimlerini takip edebilirsiniz.

Simone Legno örneği bize gösteriyor ki, severek yaptığımız bir iş, başarıyı da beraberinde getiriyor.

Etkileyici bir başka başarı hikâyesi ise, 'Tüm Gönül Meseleleri gibi, Onu Bulduğunuz Zaman Anlayacaksınız…' başlıklı güzel yazısıyla, sevgili Tunç Kılınç'ın Fikir Atölyesi'nde. Mutlaka okuyun.
Yeteneğini, yakaladığı fırsatları kullanarak geliştiren ve şimdi binlerce satan albümlerin sahibi olan bir cep telefonu satıcısının, Paul Potts'un hikâyesiyle; aslında önemsememiz gerekenin ne olduğunu bir kez daha fark etme fırsatı yakalıyoruz.

Mini Moofia Series süt kutuları ne kadar sevimli, sizce de öyle değil mi?

Süt kutularından bahsetmişken, bu fırsatla bir dileğimi de paylaşmak istiyorum. Süt tozu kullanmak istemeyenler için, minik süt kutuları yapılmalı.

kareli defter'deki yazısında
1646 Bey'in de değindiği gibi, çayı ya da kahveyi tatlandırmak için açıldığında, kalanı çoğunlukla ziyan oluyor sütlerin. En küçük süt kutuları 200 ml ki, onlar bile fazla.

Mini ketçap, mayonez, şeker paketleri var, niçin süt paketleri yok?

Margarinlerin kullanımlarını kolaylaştırmak için, yine aynı ebattaki bir paket içerisine tek kullanımlık ayrı mini paketler konularak sağlanan kolaylık gibi; litrelik süt kutuları içinden çıkacak minik paketlerle daha az miktarda süt tüketimine imkân verilemez mi?

Minik süt kutuları istiyorum. Ne dersiniz, iyi olmaz mıydı?

Geleceğe Mektup, Autumn

...Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri, fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin tatminiyle ilgili bulunmuyor.

Ben, bu ihtirasların gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım...
M. Kemal
12 Ocak 1914 Sofya
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Madam Corinné'e mektuplarından bir bölüm, üstteki satırlar. 'Geleceğe mektup' kıvamındaki içeriğiyle bize, çok şeyler fısıldıyor.

Bir fikri hayata geçirebilmek. Bir işin, gerektiği gibi yapıldığını bilmenin verdiği o iç rahatlığı. Bunlar, yaşamda benim için en değerli, önemsediğim anlar. Ki, herkes için de öyle olmalı, diye düşünüyorum. Eğer başarıya bir tarif aranıyorsa yeri, tam da bu satırlar arasında.

Vazife adamı olmak; aldığı görevi ya da o an ne yapması gerekiyorsa onu en iyi şekilde yerine getirmeye, özel ya da iş yaşamından farklı örnekler vererek detaylandırmak, önemine işaret etmek mümkün. Fakat ben, daha çarpıcı olacağını düşündüğüm başka bir önekle minik bir parantez açmak istiyorum konuya.

Atv'de Siyaset Meydanı programına katılan Gazi Astsubay İbrahim Babur'u, bir şekilde izlemiş ya da duymuşsunuzdur (öyle değilse YouTube'tan programın videosunu izleyebilirsiniz, ki izleyin mutlaka).

Görevi sırasında, sorumluluğundaki askerleri korumak için, tuzaklı bir bombayı etkisiz hale getirmek üzere, üzerine atlayıp, bombayı alıp atarken ellerini kaybeden
İbrahim Babur'un, bu durumu kahramanlık olarak nitelemek bir kenara, "yapmam gereken buydu ve sadece görevimi yaptım," diyerek değerledirmesine, bilinç seviyesine dikkatinizi çekmek istiyorum.

E
vimizde huzurla oturabilelim diye, nasıl şartlarda, ne bedeller ödeniyor ve bunu yapanlar nasıl bir bilinçle hareket ediyor, diye durup bir düşünelim istiyorum. Nasıl onurlu, erdemli bir tavır bu!

Çizgi romanlarda ya da filmlerde kahraman aramaya gerek yok, onlar aramızda yaşıyorlar zaten. Ve popüler kültürün dayattığı, sabun köpüğü rol modellere de ihtiyacımız yok, Atatürk gibi bir lidere ve daha bir çok başarılı, değerli insana sahibiz ülkece.

Ülkede bazı tatsız şeyler yaşanıyor olsa da,
Atatürk'ün ölüm yıldönümünde, onun işaret ettiği yolda ilerleyen ve bir takım değerlerden uzaklaşmamış insanlara sahip olduğumuzu görmekten memnunum.

Atatürk'ün sarfettiği her bir söz o kadar değerli, zaman üstü ki, fikirlerinin pırıltısı o günlerden geleceği aydınlatmaya devam ediyor.

Hem kişiliği, hem devlet adamı sıfatıyla yaşamı; zengin çıkarımlara müsait, güzel bir kaynak bizler için, tabii i
stifade etmesini bilenlere.

Ben kendi adıma,
arada Nutuk'tan, mektuplarından bölümler okumaktan hoşlandığımı ve okurken aklımdaki ilgisiz olası sorulara bile cevaplar bulabildiğimi, söyleyebilirim.

Üstte, mektubundan bir bölümünü aktardığım Madam Corinné'e kimdir, diye merak ederseniz; Ömer Lütfi Bey adında bir deniz subayının İtalyan asıllı dul eşi, General Ferdinand'ın yeğeni olduğunu; Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçmesinin ardından evi sık sık işgal güçlerine bağlı askerlerce basıldığı için İstanbul'dan ayrılıp İtalya'ya gittiğini; Mustafa Kemal'in ona, "... Senin mektuplarını sabırsızlıkla bekliyorum. Kapıcı mektubunu getirdiğinde içimde büyük bir sevincin uyanması için zarfın üzerinde senin yazını görmem yeterli oluyor. İstanbul'a gelmem dileğini beni daha sık görmek için izhar edilmiş arzu şeklinde yorumluyorum..." satırlarını yazdığının bilindiğini, söyleyebilirim.

Madam Corinné'e olanların da arasında olduğu, Atatürk'ün daha pek çok mektubu var. Bunlara Emre Kongar ya da Can Dündar (Yükselen Bir Deniz) kitaplarında değinildiğine rastlamanız, mümkün. Onun yanında, Atatürkiye ve Mektuplar sayfasından da daha birçok detaylara erişilebilir. Radikal'deki 'Atatürk'ü herkes tanımalı' yazısı da, okunası iyi diğer bir yazı.

Bu fırsatla,
'Atatürk İlkeleri', Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi yanında; meb.gov.tr altındaki 10 Kasım sayfasını da ziyaret etmenizi öneririm.

Törenler önemlidir. Ama, törenlerin arkasındaki mânâyı unutmadığımız sürece!

10 Kasım; ölüm yıldönümünde ulu önder Atatürk'ü anmak için sabah erkenden Anıtkabir'e gitmek, Ata'ya Saygı Defteri'ne birkaç şey yazmaktan fazlasıdır. Ki, O'nun fikirlerini, sahip olduğu ve aşılamaya çalıştığı değerleri anlamak için zaman ayırıp okuyacağımız her bir satır, bundan daha da değerlidir.
..

Evet, büyük fikirlerin peşinden gidip gerçekleştirebilmek güzeldir ama, hakkını vererek, sorumluluk duyarak yaptığınız bir işten, küçük, önemsizmiş gibi gözükse bile gurur duymalısınız. Çünkü bu, varlığımızla yaşama kattığımız anlamdır, diyip konuyu toparlıyorum.

Okuduklarınızdan sıkılmadıysanız ve buraya kadar geldiyseniz; konunun üzerinde düşünmek ya da zihninizi dağıtmak için Vivaldi'yi kullanabilirsiniz. Dört Nevsim'ini severim ama Autumn, benim için daha bir özel.



Vivaldi - 'Autumn
', Nigel Kennedy yorumuyla, hafta sonu müziği olarak burada yer alıyor. Videonun devamı, Autumn II ve Autumn III'e YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz. 'Sonbahar' yorumu hoşunuza gittiyse, bir de 'Kış'ı dinleyin, derim.

1994'ten bu yana, kemanla yaptıklarına hayran bir Nigel Kennedy takipçisi olarak; klasik versiyonda Autumn dinlemekle arasındaki farkı hissedeceğinize, ve beğeneceğinize inanıyorum. Ki, albümleri her arşivde mutlaka olması gerektiğini düşündüğüm müzisyenlerden de biridir...

Love Your Earth, 'a tree is not just a tree'

Designboom ve Design Association'ın düzenlediği organizasyonla, 'love your earth' temalı, ödüllü bir uluslararası grafik tasarım yarışması düzenlenmiş ve 3871 katılımla, geçtiğimiz Eylül ayında yarışma sonlanmıştı.

Sonuçlar dün açıklandı. Yanda gördüğünüz; 'love your earth' temalı uluslararası bu yarışmada ikinci olan, Japonya'dan Naoya Yoko ve Jun Tashiro (Agasuke)'ya ait 'a tree is not just a tree' isimli, çalışma.

Bir yarışma ve sonucundan bahsediliyorsa, önem derecesine göre belki birinci olana yer vermek gerekir ama, katılan tasarımlar içinde en beğendiklerimden biri olduğu için, 'a tree is not just a tree'ye burada yer vermek istedim.

'a tree is not just a tree', ilettiği yalın mesajla; yarışmaya katılan belki de tasarım değeri daha fazla olan diğer bazı tasarımlar yanında çok daha etkileyici.



Dereceye giren ve katılan diğer çalışmalara designboom - love your earth sayfasından ulaşabilirsiniz.

Konu, tasarım yanında çevre, doğayı da içerdiğinden; Tema'nın '2B Arazileri Satılmasın' imza kampanyasından haberdar mısınız, diye sormak ve anımsatmak istiyorum.


Bir ağaç, sadece bir ağaç değildir!


2B arazileri de ne, mi? Arazi satsak, kısa dönemde daha fazla fayda getirecek işletmelere yer açmak için, birkaç orman feda etsek ne mi olur? Tema'nın konuyla ilgili sayfasını rahat bir zamanınızda okuyun, derim.

T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme Sistemi www.havaizleme.com da, yaşadığınız bölgenin havasının ne derece sağlıklı olduğu hakkında fikir sahibi olmanızda yardımcı olacaktır.

Sonra belki, geleceğimiz için Meşe Projesi'ne de dahil olup, birkaç meşe tohumu bağışlamak ya da fidan dikmek istersiniz?

Her şeyden önce temiz bir hava için ağaçlara ihtiyacımız var!

Dreamed Objects, Çikolata


Mini bir kahve arası verip, abone olduğum feedleri kontrol ederken, üstte gördüğünüz çikolataya denk geldim. Tam bir çikolata sever olarak, kahvemin yanında bir 'shift tuşu' hiç de fena olmazdı, diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?

Chocolate bar PC keyboard, Michael Sholk yaratısı, ki web sayfasından diğer ürünlerini de görmenizi isterim.

Bir parça çikolatanın bünyenize katacağı ispatlanmış yararları yanında, an'ınıza katacağı hissedilir fark, yadsınamaz ki Magnum, böyle durumlarda iyi bir kurtarıcı olabiliyor.

'Asla daha azıyla yetinme' diyor, Magnum. Sloganı, hep 'daha fazlasını iste' diyen Pepsi'ninkini çağrıştırsa da, daha cezbedici.

Acaba dünden hiç Essence Dark'lardan kalmış mıdır, diye ben bakmaya giderken siz de, İdealist'te mini bir gezinti yapabilirsiniz.

'Lego Coffee Table', 'The Corner Tree', 'Mirror Puzzle'; sitede beğendiklerimden bazıları. Siz de İdealist'e uğradığınızda, 'random idea!' butonunu kullanarak, kolayca birçok güzel fikirle yaratılmış obje arasında rahatça gezinebileceğiniz gibi, beğeninizi belirtebilir, hatta sitede kendi enteresan yaratılarınızı da bezer şekilde beğeniye sunabilirsiniz.

Enteresan fikirlere ilham kaynağı olması muhtemel olduğu kadar eğlenceli de olan İdealist'in, feedlerini rss reader'ınıza ekleyin, böylece yeni konu başlıkları açıldıkça kolayca takip edebilirsiniz.

İlgili konular: RSS Nedir? , Feedlerimi Nasıl Yönetirim?

Tonerico-inc, Memento








Hiroshi Yoneya, Ken Kimizuka, Yumi Masuko'dan oluşan www.tonerico-inc.com; iç mekân, ürün ve endüstriyel tasarım çözümleri sunan bir tasarım stüdyosu.


Tasarımda rakamların dünyası, tipografik kullanımları beni cezbettiğinden; üstte görselleri yer alan aydınlatma çözümleri 'Memento'yu buraya taşımak istedim.


Ödüllü birçok projenin de yer aldığı www.tonerico-inc.com altındaki tasarımlar, görülesi..

Yaratıcı Tasarımlı Paket Bantları





Şeffaf paket bantları, enteresan şeyler üretmek için, oldukça işlevsel malzemeler.

Canınız sıkıldığında, elinizin altında şeffaf bir bant varsa, kendinizi hayal gücünüzün sınırlarına bırakarak, bir dolu şey yaratabilirsiniz.

"Yok, ben bantları sadece amacına hizmet etsin diye kullananlardanım," diyorsanız bile; reubenmiller altındaki 'Designer Packing Tape Review' başlığında sıralanan, farklı tasarlanmış birçok bant modeli seçeneği;
durağan kahverengi, beyaz, şeffaf üçgeninden çıkmak için size, iyi birer fırsat olacaktır.

reubenmiller'daki bağlantılardan, bahsedilen bant modellerinin sayfaları arasında gezinirken; 'graphic tape' başlığına ulaştım.

fredflare.com'da başka neler var diye bakınırken (ki, alışveriş sitesi arayüzüyle sizi buna teşvik ediyor) 'cloud hangers' (bulut askı), 'panda bear skillet' (panda tava) yanında renkli, eğlenceli tasarımlı birçok ürün arasında hayli zaman geçirdiğimi söyleyebilirim.

Eğlenceli, cezbedici ürünlerin etki alanına kapılıp, siz de benim gibi alışveriş sitesinin derinliklerine çekildiyseniz; "niçin böyle eğlenceli, yerli online alışveriş sitelerimiz yok; gereksiz bir dolu şey almamızı engellemek için mi," gibi, soruların zihninizde uçuşması ya da olmadık şeyler için, gördüğünüz olmadık ürünlerden ilham almanız, olası.

[Yaratıcı tasarımlı bantları, bildirgeç'te bahsederek keşfetme süremizi kısaltan wanadoo bey'e, selamlar..]