tag:blogger.com,1999:blog-15821307.post301195550768828608..comments2023-07-02T16:25:57.492+03:00Comments on Flynxs: Kitap Fuarı İzlenimleriLynhttp://www.blogger.com/profile/03784126840216200486noreply@blogger.comBlogger6125tag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-21774885190672454742007-07-16T13:41:00.000+03:002007-07-16T13:41:00.000+03:00evet, çoğunlukla yanlış ilk deneyimlerden kaynakla...evet, çoğunlukla yanlış ilk deneyimlerden kaynaklanıyor maalesef bu durum. ve maalesef, doğru beslenmemekten, yemek (kitap) seçmekten ötürü, sağlıksız, fakat bunun farkında olmayan ya da bunu önemsemeyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyoruz.<BR/><BR/>böyle bir toplum, ne kadar sağlıklıdır? aldığı kararlar ne kadar etkin zihinsel süreçlerin ürünüdür, tartışılır. bizim insanımızın daha çok mantıkla değil de duyguyla, sezgilerine işi bırakarak kararlarını veriyor olmasının bir nedeni de bu olsa gerek...Lynhttps://www.blogger.com/profile/03784126840216200486noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-33157224148543069952007-07-16T10:29:00.000+03:002007-07-16T10:29:00.000+03:00"şimdi ben istediğim kadar clive cussler iyi bir y...<I>"şimdi ben istediğim kadar clive cussler iyi bir yazardır, okuyun, hem bir şeyler öğrenir, hem de eğlenirsiniz desem; böyle hazırlanmış bir kitabı okuyan, yazardan kaynaklandığını düşünüp, kitaplarına karşı soğumaz mı ya da sabırla okumaya, yanlışları göz ardı etmeye devam etse, kitabı bitirmekte sıkıntı çekmez mi?"</I><BR/><BR/>Bu durum iyi bir malzeme olmasına rağmen, güzelce pişmemiş sebzeye-ete benzer. Ve böyle bir yemeği ilk defa yiyecek olan çocuk, kötü bir deneyim yaşar. <BR/><BR/>Yıllarca da o yemek ismini duyduğunda aklına ilk izlenimi geleceğinden sevmediğini söyleyecektir. Ancak o malzeme ile güzelce pişirilmiş yemekleri yemiş olanlar da bu durumu anlamayacaklardır :)Ali Sağlamhttps://www.blogger.com/profile/15650926399920842300noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-82344352273339039672007-04-25T16:12:00.000+03:002007-04-25T16:12:00.000+03:00örneğin, clive cussler'ın bir önceki kitabı 'kayıp...örneğin, clive cussler'ın bir önceki kitabı 'kayıp kent'; altın kitaplar'dan çıkmıştı (ki clive cussler'ın çoğu kitabı altın kitaplar'dan çıkmıştır).<BR/><BR/>kitap konu anlatım bakımından harika olsa da; içindeki yazım kılavuzu görmemiş kelime kullanımlarının yarattığı dizgi düzenleme-hataları; yanlış çevirinin yol açtığını farkettiğiniz, anlatımdaki akıcılığı bozan ifadeler, devrik cümle yapıları; adeta duyumsayacağınız kekremsi bir tadla kitaptan soğumanıza yol açmaya birebir.<BR/><BR/>şimdi ben istediğim kadar clive cussler iyi bir yazardır, okuyun, hem bir şeyler öğrenir, hem de eğlenirsiniz desem; böyle hazırlanmış bir kitabı okuyan, yazardan kaynaklandığını düşünüp, kitaplarına karşı soğumaz mı ya da sabırla okumaya, yanlışları göz ardı etmeye devam etse, kitabı bitirmekte sıkıntı çekmez mi?<BR/><BR/>sizin de dediğiniz gibi, bunu büyük yayınevleri de yapıyorsa, durumu şöyle durup etraflıca bir düşünmek gerek...<BR/><BR/>konuya yine altın kitaplar'dan çıkan 'kayıp kent'ten bir örnek verip bitireyim. gördüğümde şaşkınlıkla gülümsemekten kendimi alamamıştım; bildiğimiz üzere <A HREF="http://www.tdk.gov.tr/TR/sozbul.ASPX?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F75456518CA&Kelime=römork" REL="nofollow">römork</A> sözcüğü; 'fransızca remorque'dan gelir.<BR/><BR/>'kayıp kent' kitabında sadece devam eden iki sayfa içinde, bu kelimenin; romork, romörk, romorkün, römorkun, gibi farklı yazılışlarına rastlarsınız!?Lynhttps://www.blogger.com/profile/03784126840216200486noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-31794939767030058952007-04-24T15:58:00.000+03:002007-04-24T15:58:00.000+03:00Orjinalinden okuması çok keyifli olduğunu bildiğim...<I>Orjinalinden okuması çok keyifli olduğunu bildiğim kitapların, Türkçe çeviri kazalarına uğradığını görünce üzülüyorum. Her çevirmen, her kitabı çevirebilir diye bir şeye inanmıyorum. Çevirmemeli de...</I><BR/><BR/>Buna kesinlikle katılıyorum. Hatta, son dönemde çevirilerinden dolayı bir kitabı okumayı yarıda kestim, bir diğerini ise başlamadan bıraktım :) Bunlarla ilgili bir yazıyı yine günlüğümde yayımlayacağım.<BR/><BR/>Ana hatları ile söylemem gerekirse, eğer romanın/çevirinin ilk tümcesinde özne-fiil uyuşmazlığı varsa, yazar roman içinde geçen fransızca Pays-bas sözcüğünü Alçak Ülkeler diye çeviriyor ve açıklama olarak da Benelux ülkelerini yazıp okuyucuyu iyice zıvanadan çıkarıyorsa, bu kitap Türkiye’nin en önemli yayınevlerinden yayımlanıyorsa o zaman durup düşünmek gerekiyor.<BR/><BR/>Çeviri sorumluluk isteyen bir iş ve sadece bir yabancı dili konuşarak çevirmen olunmuyor. Aslında, çevirmenin önce anadilini iyi bilmesi gerekiyor.Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-41212202769735623012007-04-24T14:15:00.000+03:002007-04-24T14:15:00.000+03:00Kitap kapaklarıyla ilgili benim de hassasiyetlerim...Kitap kapaklarıyla ilgili benim de hassasiyetlerim var :) Öyle ki, sırf bu yüzden bazı kitaplara dokunamam. Bu dokunsal algıyla ilgili bir şey olsa gerek; kapak tasarımı renkleriyle ya da yarattığı çağrışımla böyle bir etki yaratabiliyor. Arka kapakta büyük yazar fotoğraflarının kullanılmasından da hoşlanmam. Bir de bazı kitaplarda, ön kapakta da yazarın fotoğrafı kullanılır. Bu kullanım bana her zaman çok itici gelmiştir. Dokunamadığım kitap örneklerinden biri de onlardır.<BR/><BR/>Böyle durumlarda, dokunmak istemediğim kitapları okuyabilmek için, okuma süresince geçici bir kapak hazırlayıp onu kullanırım :)<BR/><BR/>Tasarım hangi alanda yapılıyor olursa olsun, insan duygusuna hitap edeceği düşünülerek yapılmalı.<BR/><BR/>Orjinal kitaplardaki kapak tasarımı, kitaplar ülkemizde yayınlanırken değiştirildiği, burada yeniden tasarlandığı için, böyle durumlar çıkıyor da olabilir. <BR/><BR/>Orjinal kitap kapaklarında o dokunsal algı etkisini daha az yaşadığım için söyleyebilirim ki, onlar böyle şeylerin daha bilincinde tasarımlar yapabiliyorlar.<BR/><BR/>Kapak tasarımında gösterilmeyen hassasiyet yanında, bir de çevirilerin yavanlığı da var ki, bu konudan da çok dertliyim. Şimdi yazmaya devam edersem paragraflarca yer kaplayacak...<BR/><BR/>Orjinalinden okuması çok keyifli olduğunu bildiğim kitapların, Türkçe çeviri kazalarına uğradığını görünce üzülüyorum. Her çevirmen, her kitabı çevirebilir diye bir şeye inanmıyorum. Çevirmemeli de...<BR/><BR/>Wilbur Smith kitapları; şekerli tarih kitapları gibidir ki, yazarın kendisi de bu ifadeyi kullanıyor :)<BR/><BR/>Anlattığı hikâye içinde, tarihi bilgileri incelikle aktarıp, bir yandan yormadan bilgi verirken, diğer yandan da hikâyenin konu derinliğini sağlamada katkı yapan, böyle anlatıma sahip kitapları sevdiğimden; Wilbur Smith'i de bunu beceriyle yapabildiği için beğenirim. Tarih konusu yanında diğer bir beğeni unsuru da; Wilbur Smith'in maceralarının Afrika'da konu bulması ki, bu da bence onun cezbedici diğer bir tarafı...<BR/><BR/>Wilbur Smith'in kitapları 4 bölümden oluşuyor, diyebiliriz.<BR/>- 'COURTNEY Serisi',<BR/>- 'BALLANTYNE Serisi',<BR/>- 'MISIR Dizisi', <BR/>ve bu serilere bağlı olmayan 'DİĞER Kitapları'.<BR/><BR/>'COURTNEY Serisi' ve 'BALLANTYNE Serisi'nde; iki ailenin nesiller boyu farklı zamanlarda, her biri birbirinden soluk kesici maceralar yaşayan bireyleri anlatılır.<BR/><BR/>'Mısır Dizisi', firavunlar dönemiyle ilgili yine sürükleyici olayların anlatıldığı kitaplardan oluşur.<BR/><BR/>'DİĞER Kitaplar'ı, diye nitelendirebileceğimiz sınıfa giren kitaplarda ise; bu ilk 3 seriden bağımsız yazılmış; farklı kişiler, aileler, dönemlerden bahsedilir.<BR/><BR/>Serileri daha keyifli okuyabilmek için; birbirini takip eden olayları takip edebilmeyi de sağlaması açısından; ilk yayımlanandan ileri doğru okumak iyi olacaktır. Ama önceden de dediğim gibi, önceki bağlantılı kitapları okunmamış olsa da, salt kendi başına herhangi bir ktabı yine zevkle okunabilecek türdedir.<BR/><BR/>Lanetliler Körfezi 'Shout at the Devil',1968'de yayımlanmış ama ülkemizde 1999'da çevrilip basılmıştı. İkinci Dünya Savaşı'ndan da izlenimler edinilebilecek, Afrika'da geçen bir kitap. Wilbur Smith'in, 'DİĞER Kitapları' katagorisinde olduğundan; bir serinin devamı da değil.<BR/><BR/>Wilbur Smith okumaya başlanacaksa, en sevdiğim kitapları olan;<BR/>Yırtıcı Kuş 'Birds of Prey'(1997) ve onun devam kitabı olan Muson Yağmurları 'Monsoon'(1999) ile başlanmasını önerebilirim.<BR/>Fakat şöyle de bir durum var, bu iki kitap; COURTNEY Serisinin devam kitapları. Yine de bu iki kitabı arka arkaya okuduktan sonra, gerek 'COURTNEY Serisi', gerekse diğer tüm kitaplarını okumaktan geri durulamayacaktır, diye düşünüyorum.<BR/><BR/>Çok satanlar listesine giren kitaplara karşı sempatim olmamakla beraber, 'Wilbur Smith' ve 'Clive Cussler' söz konusu olunca, onların o yeri haklı olarak aldıklarını, sabun köpüğü kitaplardansa hiç olmadıklarını söyleyebilirim.<BR/><BR/>Okuduktan sonra, Wilbur Smith hakkındaki izlenimlerinizin ne olduğunu da paylaşırsanız, merakla okumak için buralarda olacağım :)Lynhttps://www.blogger.com/profile/03784126840216200486noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-15821307.post-80815448563493238752007-04-24T11:04:00.000+03:002007-04-24T11:04:00.000+03:00Kitaplarla ilgili takıntılarımdan birinin kapaklar...Kitaplarla ilgili takıntılarımdan birinin kapakları olduğunu zaten biliyordum ya, son günlük girdimden ve sizin burada yazdıklarınızdan sonra, bu durum daha da ayyuka çıktı :)<BR/><BR/>Wilbur Smith'in <I>Lanetliler Körfezi</I>, yıllardır kütüphanemde olan, zaman zaman da okumaya niyetlendiğim bir kitap. Ancak, kapağı nedeniyle (Altın Kitaplar sağolsun) elime aldığım her seferinde bıraktım.<BR/><BR/>Çoksatar kitaplarla aram çok iyi değil, ancak bu gönderiden sonra en azından <I>Lanetliler Körfezi</I>'ni okuyacağım...Anonymousnoreply@blogger.com