Apple iTouch: Grid


Apple'ın, iPod Touch için hazırlanan yeni reklamı, 'Grid'. Sade, akıcı anlatımı ve müziğiyle gayet etkileyici. Grid'in müziği Brendan Benson'a ait, The 'Alternative to Love' albümünden 'What I'm Looking For'. Albümde aynı zamanda bunun gibi birçok yakalayıcı parça daha bulunduğunu söyleyebilirim. Grid'i daha yüksek çözünürlükte izlemek isterseniz apple.com'u ziyaret edebilirsiniz.

Apple iTouch, Grid; TBWA\Media Arts Lab, Los Angeles; Green Dot Films, Los Angeles; Mark Coppos, Virginia Lee.

Street Art, Skelewags, Noktaları Birleştir





Sokakta gözüme böyle bir detay takılsa, ilgimi çeker
, yüzümde minik bir gülümsemeyle o ânın keyfini çıkarırdım. Ne dersiniz? Yoksa siz bu tarz uygulamalar veya grafitilerin görüntü kirliliği yaratacağını düşünenlerden misiniz? Ben, ülkemizde rahatça, yaratıcı Street Art örnekleriyle karşılaşabileceğimiz günleri görmeyi merakla bekliyorum.

Üstteki sevimli görseller, arada takip etmeye çalıştığım forumlardan C
onceptart forum altındaki, 'Skelewags' başlığından. Konu güncellenmeye devam ediyor, daha fazla örneğe ve görsellerin daha yüksek çözünürlükteki hallerine oradan ulaşabilirsiniz. Günün ilk kahvesi yanında veya eğlenceli minik bir mola için, ziyaret etmenizi, öneririm. Tüm forumda gezmek için ise, kendinize daha rahat, geniş bir zaman ayırmayı unutmayın.

'Street Art, nedir?' sorusuna Hafriyat Karaköy'de cevap bulabilir, hatta zamanınız varsa Noktaları Birleştirebilirsiniz (16 Şubat/9 Mart 2008 ).

The Information Machine



Animasyonlarla geçmişe mini yolculuklarımız devam ediyor.

Geçmişte inceleme ve temaslarda bulunup, günümüz teknolojisinin değerini bir kez daha idrak etmemizi de sağlayan bu eğlenceli kısa film, Charles & Ray Eames ve Dolores Cannata imzalı, zamanında Brussels World’s Fair (Belgium, 1958) The IBM Pavilion için hazırlanmıştı. Daha detaylı bilgiye, cartoonmodern ve archive.org altından erişmek mümkün.

Hi-Can, Private Cloud, Fusion Tables



Bu sıralar ilgimi çeken, yakın zamanda en az birine sahip olsam hiç fena olmaz diye düşündüğüm, tasarım ve fonksiyonellikleriyle beni cezbeden birkaç üründen ilki,
Hi-Can.

High Fidelity Canopy; İtalyan tasarımcı Edoardo Carlino'nun
harika bir ürünü. Adeta, modern hayatın yatağa entegrasyonu olarak nitelenebilecek ürün, içersinde barındırdığı dvd player, hi-fi sistem, havalandırma gibi pek çok özelliğiyle, konforun üst sınırda olduğu bir yatak tasarımı.

Film izlemek, oyun oynamak, interneti kullanmak... keyfinize kalmış. Detayları,
websitesinde, YouTube videosunda.



Private Cloud ise, Hi-Can'in sunduğu teknoloji tatmininden uzak olmakla beraber, görünüm ve kullanım olarak oldukça şık ve rahat görünen diğer bir yatak tasarımı. Hareketli ya da istendiğinde farklı eğimlerde sabitlenebilen yapısıyla, oldukça kullanışlı olabileceğe benziyor.

Diğerleri arasında en kısa ayda, ay sonuna yetiştirilmeye çalışılan işlerle uğraşırken; bir an önce rahata kavuşma isteğiyle zihin, algıda seçiciliği devreye sokmuş olabilir, bu ürün seçimlerinde. Fakat sıradaki tasarım, arada eğlenceyi de unutmadığımın bir göstergesi.



Pek çok kimse, evde olmasını istemekle beraber, yemek masasıyla rekabeti kazanamadığı için bilardo masasını eve alamayabiliyor.

Fusion Tables, bilardo keyfini rahatça yaşadığımız mekâna taşıyan, fonksiyonelliğiyle, işlevsel bir ürün tasarımı.

Bilardo masası, ofislerde toplantı masasına, evde çalışma ya da yemek masasına bu sayede kolayca dönüştürülebilir.

Evet, bundan istiyorum (: yataklar şimdilik kalabilir. Gerçi firma Belçika'da ama, herhalde araştırınca burda da en azından fikir olarak benzer ürünler bulunabilir.

The Big Brother State



David Scharf imzalı 'The Big Brother State'; 2007 Bitfilm Festival'ine katılan -beğendiğim- ödüllü animasyonlardan biriydi.

Geçen gün, Google'ın yeni servisini -tıbbi kayıtları tutup, onlara kolay erişimi sağlayacak sağlık hizmeti- test etmeye başlayacağı, haberini okurken;
bunun bir yandan iyi olacağı, ama diğer yandan kişisel bilgi güvenliği açısından sorun olabileceğinden kullanımda tereddüt edilebileceğini düşünüyordum, 'The Big Brother State' animasyonunu anımsadım.

Evet, güvenlik tüm dünyanın sorunu. Ve güvenlik vurgusuyla
'The Big Brother State', aynı zamanda ülkemizde terörizmle mücadelenin öncelikli gündem olduğu bu günlere de uyuyor, maalesef.
Terörün tek bir amacı vardır. Terör yaratmak!

Terörizmin amacı terör ve korku yaratmaktır. Korku insan müessesesini sarsar. Düşmanı içten zayıflatır... topluluklarda kargaşaya sebep olur.

Terörizm intikam ifadesi değildir. Terörizm siyasi bir silahtır. Bir hükümetin sarsılmazlık görüntüsünü sildiğinizde, insanların imanını da silersiniz... İnanç kaybı... [bknz.]
Sevdiğim kitaplardan birinden bir alıntı. Bu alıntı aynı zamanda bana, görünümün önemini ve "Yönetimin, duygusal yaklaşımla zaafiyet gösterecek lüksü olamaz, strateji/taktik bütünlükle hareket edilmelidir", düsturunu da hatırlatarak iyi bir cevap oldu. Pekçoğumuz gibi ben de, ülkede böyle bir gündemimiz varken, Cumhurbaşkanımızın başkomutan sıfatıyla ülkede kalmaktansa, neden Tanzanya* ziyaretine gidiyor olabileceğini anlamaya çalışıyordum... Umarım, doğru bir cevaptır.

*Yeni gelişmeye göre Cumhurbaşkanı, Tanzanya gezisini ertelemiş [bknz.].

Arabesque, Sandra Nasic



Arabesque, Graphic Design from the Arab World and Persia; merak ettiğim yayınlardan biri. İçinde dikkatimi çeken oldukça hoş çalışmalar var. Mısır, İran, Arap kültürü etkisindeki tipografi, kaligrafi, illüstrasyon, logoların gelişimini gözlemleyebilmek için iyi bir kaynak olarak da değerlendirilebilir. Ayrıntılı bilgi için gestalten detay sayfasını kullanabilirsiniz.



Sandra Nasic 'Signal' albümü, geçtiğimiz sonbahar çıkarmıştı. Onu Guano Apes solisti olarak anımsayacaksınızdır. Daha önce dinlemediyseniz, güçlü bir vokali ve arşive eklemeye değecek bir albümü olduğunu söyleyebilirim.
Benim gibi arada geri dönüşlerle dinlemekten kendinizi alamayacağınızı düşünüyorum.

'Right Lane', bugün dinlediklerim arasındaydı, hafta sonu müziği olarak da burada bize eşlik etmeye devam edecek. Bu sayede hakkındaki düşüncelerimi de test edebilirsiniz.

03-sandra_nasic-ri...
eSnips müzik player'ı da böylece blogumda ilk kez denemiş oluyorum. Yazının solunda durmamakta inatla direnen bu sevimli(!) kuş marifetiyle
Sandra Nasic 'Right Lane'i dinleyebilirsiniz.

İşitsel olarak tatmin edici fakat
müziğe sevimli(!) bir kuştan daha güçlü görsel öğeler eşlik ediyor olsaydı fena olmazdı, diye düşünürseniz; DailyMotion marifetiyle alttaki Sandra Nasic 'Fever' videosunu izlemeye devam edebilirsiniz...

The Amazing Staircase




İnovatif, fonksiyonel çözüm uygulamaları görmek, her zaman ilgimi çeker. Merdiven boşluğunun kitaplık olarak degerlendirildiği aynı zamanda asıl işlevini de sürdürdüğü bu uygulamaya apartmenttherapy'de denk geldim.

Veronika ve Sebastian'ın apartman dairelerinde kitapları için bir mekân düzenlemesine ihtiyaçları olmuş ve levitate tasarım stüdyosu tarafından böyle enfes bir çözüm yaratılmış. Ne dersiniz, sizce de çok hoş olmamış mı?

Olmadık şeyler, çağrışımlar yaratıp ilham kaynağına dönüşebiliyor. O yüzden, neyin nerede yakalanacağı belli olmadığı için yabancı craft bloglarında geziyorum bazen.

Bu, hem eğlenceli bir zaman geçirme şekli, hem de öğretici. Dikkat ettiğinizde durumun enteresan bir tarafını da fark ediyorsunuz ki, o da; yabancı craft bloglarında gayet mütevazı bir tavır içinde nasıl olağanüstü güzellikte yaratıcı içler üretilip sergilenirken; dönüp mütevazi konumdaki yerli bloglara bakıldığında ise durumun,
nedense daha çok bunun tam tersi olduğu. Beceri ve kültür olarak daha iyisini sunabilecek potansiyelimiz var ama, acaba neyimiz daha eksik ya da fazla?!

A History of Evil



'A History of Evil' videosuna, takip ettiğim feedleri kontrol ederken Murat Kgirgin'de, 'Pictogramlarla Dünya’nın Kısa Tarihi' başlığı altında denk geldim. 'Zamanda Yolculuk' mevzusuna daha yeni değinmişken, tarihte mini bir seyahat yapmayı sağlayan bu eğlenceli animasyon oldukça hoşuma gitti, buraya da almak istedim.

Konuyla ilgili olabilecek bağlantılar:
'Piktogramlar İstanbul`da', Wikipedia-Piktogram.

Konuyla ilgisiz ama, gözden kaçmasa iyi olacak bağlantılar:
'Google'dan buldum, kullandım', gibi bir mantıkla hareket edecek bilinçten çoktan uzaklaşmış olacağımızı düşünmek istesem de, Alıntı Kuralları'nı anımsamanın ve Süleyman Sönmez'in (ç)Alıntılama Sanatında Zen! ile -doğal/konuştuğumuz gibi yazmanın yazım kurallarına dikkat etmemek olmadığını unutmadan- Don Kişot'un 'Üşengeç Blog Yazarının İmlâ Kılavuzu' başlıklı yazılarını, rahat bir zamanımızda detaylı okumamızın kimseyi yormayacağını düşünüyorum.
5651 sayılı yeni internet kanunu ve yaptırımlarından -hapis, para cezası, site engelleme- haberdar olmayanlarımız kaldı mı? 'Erişim Engelleme Çelişkisi' ve 'Şimdi Site Yasaklatmak Çok IN (Moda)', başlıklarını okumalarınıza dahil etmeyi unutmayın.
'MSN'de Yasaklanan Kelime', 'Microsoft'tan "Rahip" Açıklaması'. Kim bilir daha farkında olmadığımız ne şekillerde engellenerek korunuyoruz?! Geçen gün, sistemimde virüs/spy olduğu gerekçesiyle Google, alanlarına erişimimi verdiği uyarıyla engelledi; web'de gezebiliyor ama, Google'ın hiçbir servisini ne de Blogger'ı erişip kullanamıyordum?! Oysa sistemimde de bir sorun yoktu. IP'mi değiştirip çerezleri/logları temizleyerek internete yeniden çıktığımda problem ortadan kalkmıştı! Çok korktum(!) ya bir gün gerçekten Google'a erişemezsek? YouTube'u engelleyen zihniyet, Google'ı engellemeye niçin kalkmasın?
'Hızlı habercilik ve rekabetin empoze ettiği bir duygu'; internet haberciliğinin bugünü, maalesef. Sadece kâğıt üzerinde ve tv'deki yayınları önemseme dönemini aşamadık. 'Yoksa Siz De Blogların İletişimdeki Önemine İnanmayanlardan Mısınız?' desek de, bir yere kadar...
'Mimari, endüstriyel tasarım, basın, sinema ve... Disiplinler arasında yalpalayan grafik tasarımı!' ise, yine enfes bir A. Selim Tuncer yazısı...

Pedro Santos



Haftanın ilk ve kenti kaplayan karla uyandığımız gününde ofise ulaşabilirsek, sıcak kahve ve yanında zihin açıcı etkisiyle Pedro Santos'un www.spot-art.com altındaki portfolyosuna ziyaret, harika olacaktır, diye düşünüyorum.

Tabii, fotoğraf makinesiyle karda İstanbul manzaraları yakalamak, !F İSTANBUL'da beklediğimiz filmleri izleyip sıcak birşeyler içmek daha leziz olabilirdi, ama böyle de idare edilebilir.

Ne diyordum? Ah! Evet. Tiago Guedes tarafından hazırlanmış Flash websitesi formundaki Pedro Santos portfolyosu, girişte, melodileri tüm gün dilimize dolanacak çekicilikteki 'Ornatos Violeta - Dia Mau', 'Mata tu, Patron! - Spain' gibi hoş müzikleriyle bizi karşılayıp gezintimize eşlik ediyor.

İllüstrasyonları ve diğer işleri görülesi bir sanatçı kendisi fakat, beni website sunumuyla cezbetti. Bakalım aynı keyfi siz de yakalayabilecek misiniz?

Roel Wouters, Type Pattern


Uzaktan bakınca sanki mimari bir çizimi andıran bu görsel, aslında, Roel Wouters'ın 'Tommy Hilfiger Denim' için -sadece- T, H ve D harflerini tipografi becerisiyle birleştirerek oluşturduğu bir desen çalışması.

Roel Wouters, desen ve tipografi kullanımını beğendiğim, Hollandalı başarılı bir tasarımcı. Zengin içeriği, eğlenceli arayüzüyle kesinlikle görülesi bir portfolyosu var.



Alltaki de yine kendisine ait, YouTube xelor channel altındaki '80 of 500 handdrawn posters' videosu.



Brand Name Pencils



Bob Truby'nin,
www.brandnamepencils.com altından ayrıntılı olarak görülebilen koleksiyonu, farklı ülkelerden değişik tür ve markalarda kalemlerden oluşuyor. An itibariyle 138 gibi bir sayıya ulaşmış...

Yazmayı sevmekten, kağıt-kalem temâsından hoşlanmaktan kaynaklanan mütevazı bir kalem koleksiyonum var. Ama sırf görünümünden ya da akıcı yazısından hoşlandığım için kalem almaya devam ettiğimden, sayısını bilmediğim düzensiz bir gelişim sürdürüyor, maalesef. Oysa böyle tek bir alana odaklanmış, kontrollü, kararlı ilerleyen bir koleksiyon ne hoş gözükebiliyormuş...

Zamanda Yolculuk [mim]

Konumuz, CERN'de yapılacak deneyden ilhamla başlamış olan, blog sahillerime sevgili Artemis tarafından ulaşan, 'Zamanda yolculuk gerçekleşebilseydi, gitmek isteyeceğimiz iki zaman dilimi?', sorusu etrafında dolaşan bir mim pası.
CERN'de yapılacak, evrenin nasıl var olduğuyla ilgili bilgilere ulaşılacağı beklenen Atlas deneyi sırasında ortaya çıkan yüksek enerji, zamanda bir kırılma yaratacak, atom düzeyinde bile olsa bir zaman tüneli oluşacak...
Zamanda yolculuk gerçekleşebilseydi, nerede bulunmak isterdim?

Tercihim, gelişkin teknolojili ve daha konforlu yerlerde bulunmaktan yana, ama geşmişte bulunup o zamanın dokusunu deneyimlemek isteyeceğim pek çok zaman dilimi de var.



Meselâ, Leonardo'nun dehasına,
Rönesans'a, şövalyelerin 1500'lerdeki Fransa'sı ve Kraliçe Catherine de Médicis'in Entrikalarına tanıklık etmek ya da İskenderiye kütüphanesi'nde çalışabilen bir bilim insanı olabilmek, isterdim.



Tabii, ülkemizde yaşanagelen son gelişmeleri gördükçe, milletçe özellikle 1923-1925 yılları arasında Atatürk'ün ve Latife Hanım'ın yurt gezilerine katılabilsek, Çankaya'daki köşkteki sohbetlerine kulak verebilsek, Atatürk'ün Türk insanını modernize etme sürecindeki tavrını görüp içselleştirerek zamanımıza dönüp yaşamaya o bilinçle devam edebilsek, ne iyi olurdu, diye de düşünmekten kendimi alamıyorum.

Çünkü okumaya, kaynakları tarayıp gerçekleri doğru öğrenmeye meraklı(!) insanımız, maalesef tüm bu gayretlerine rağmen yönlendirmelere açık kalmaktan kendini alamıyor. Bir yandan masal dünyasında yaşatılmaya çalışılırken, diğer yandan farkında olmadan aptalca oyunlara alet oluyor. Yoksa, sanmıyorum ki 80 yıl önce Atatürk gibi bir dehanın zihninin ışığı, fikirleriyle aydınlanan insanlar, şimdinin suni aydınlığında yaşamaya böyle tahammül edebilsinler!
İşimize bakıp kendimizi geliştireceğimiz, neleri tartışıp çözeceğimiz yerde, nelerle uğraşıp meşgûl ediliyor, oyalanıyoruz!..

Peki. Konunun
fazla dışına çıkmayayım...

Cern ile ilgili, 'Yüzyılın fizik deneyi', diye gazetelerde yer bulan araştırmaya, zamanında 'Palindromik Kelimeler ve Ambigram' başlıklı yazımda ben de biraz değinmiştim, arzu ederseniz oradan okumaya devam edebilirsiniz.

Leonardo'nun eserlerine, drawingsofleonardo.org, universalleonardo.org, leonardo.machines, ve 16 milyar piksellik son akşam yemeği bağlantılarından göz gezdirebilirsiniz.

Kraliçe Catherine de Médicis'in Entrikalarına ise, Michel Zévaco'nun 'Pardayanlar' serisi kitaplarından tanık olmak mümkün, enfes bir deneyim olacaktır, kesinlikle öneririm.

Ve, her zaman mim paslarına yaptığımız gibi, kendimiz blogumuzda cevap verdikten sonra, başka bloglara aynı şeyi yapmaları üzere göndermemiz gerekiyor. Truetypelies, Fikir Atölyesi, Kod ve Us, Wolkanca ve siz, geçmişe yolculuk şansınız olsaydı, hangi zamanı demeyimlemek isterdiniz? Bloglar arası bu mini oyuna dahil olmak isterseniz, düşüncelerinizi ve enteresan yorumlarınızı öğrenmek, benim için zevk olacaktır.

Özellikle yazının uzunluğuna bakmadan sonuna kadar gelebilenlerle alttaki videoyu paylaşmak istiyorum. Aynı zamanda hafta sonu müziğimiz olarak burada yer alıyor olacak.



Yael Naim'in 'New Soul' parçasının videosunu, işlerine dalıp ne zamandır blogunu güncelleyemeyen sevgili Murat Kaya'nın blogunda görünce, hoşuma gitti ve hafta sonu müziğim olsun, diyerek bloguma almak istedim.

Çok hoş bir video, müzik de öyle, ki zaten onu
MacBook Air reklamının müziği olarak anımsayacaksınızdır, diye düşünüyorum. Ne dersiniz?

Coroflot, Float, Polaroid



www.firebrand.com, bugünlerde pek çoğumuzun eğlenceli zaman geçirgeci; kahvelerimizi içip kısa filmler arasında geziniyoruz.

Öğleden sonra, coroflot.com'un '2007'de dünya genelinde tasarımcılar ne kadar kazanmış' araştırması -ki, Coroflot her yıl, grafik, ürün, web, moda, mimari gibi pekçok alanda çalışanlar üzerinden yaptığı anketlerle bu araştırma sonucunu çıkarıyor- üzerinde kritikler yapıp sıkılınca mini bir de firebrand turuna geçtik.

Geçen yazdan anımsayacağınız,
Zune Art filmlerinden 'Float' (the mood of float) izlerken -altaki video-, kızın çantasından çıkarıverdiği Polaroid fotoğraf makinesini görünce arkadaşım, üretimi durdurulan makinelerinden sonra artık filmlerinin de -ki onlar da zor bulunuyordu zaten- üretilmeyeceği haberini, anlattı [bknz: boston.com- polaroid shutting 2 mass, wikipedia-polaroid corporation, instant film] Duyumsattığı, bir sürecin sonu, yeni bir level'a geçişe tanıklığın getirdiği, tuhaf bir histi. Evet, teknoloji rüzgârını arkamıza aldık heyecanla ilerliyoruz...



Float Concept: 72andSunny / Los Angeles, CA. Creative Director: Glenn Cole. Writers: Jason Norcross, Bryan Rowles. Animation: Vitamin / Chicago, IL. Music: "Hopelist" by What Made Milwaukee Famous. Animasyonla ilgili detaylara, Zone Art'daki sayfasından da ulaşılabilmekte.

Hopelist, animasyona oldukça yakışmış. What Made Milwaukee Famous albümü 'Trying to Never Catch Up, Hopelist haricinde başka güzel parçalar da barındırıyor.

Eğer fotoğrafçılıkla ilgiliyseniz, Yıldız Üniveristesi Beşiktaş kampüsü Oditoryum Sergi Salonu'nda, 16 Şubat'ta Murat Germen'in "şimdilerde fotoğraf" ismiyle vereceği semineri de bu fırsatla kaçırmamanızı öneririm. Bahsedeceği farklı ülke ve kültürlerden çeşitli fotoğrafçılık pratikleri, zihin açıcı olacaktır. Katılmak için, PhotoLine seminer kayıt sayfasını kullanabilirsiniz.

Adi Dassler, Adidas



Stopmotion animasyon tekniğiyle canlandırılan Adi Dassler ve Adidas'ın hikâyesi
-bağlantıya ya da üstteki görsele, ve açılan sayfada da intro'dan sonra sol altaki 'watch the film'e tıklayarak izlenebliyor-, Martin Krejci, ve 180 Amsterdam Digital imzası taşıyor. Gayet hoş olmuş...

İlgili bağlantılar:
wikipedia - stop motion, Stop motion tekniği nedir?,

Lovely Head, Solar



Enteresan Flash sitelerinden tanıdığımız Robert Hodgin,
Processing ile fantastik görsel şölenler yaratmaya devam ediyordu. 'Solar', bu çalışmalarının en yenisi olarak, karşımızda.

Goldfrapp, Felt Mountain albümünden 'Lovely Head' müziği eşliğinde 'Solar', alttaki vimeo player marifetiyle -tam ekran olarak izlemenizi öneririm- aynı zamanda hafta sonu müziğimiz olarak da burada yer alıyor.


Solar, with lyrics. from flight404 on Vimeo.


Sese karşılık veren bu dinamik sistem son derece etkileyici ve merak uyandırıcı, öyle değil mi? Robert Hodgin'in blogu flight404.com'dan ve flickr, vimeo alanları altından konuyla ilgili detaylara erişmek mümkün.

Machine Gun



'The First Machine Gun' ve 'The World Is Not A Sphere gibi, beğendiğim Sarah King animasyonları yanında Evening Tweed grafik tasarım topluluğu, bünyesinde görülesi başka birçok güzel çalışmayı da barındırıyor.

Pancakes



5 Şubat 2008, 'İnternational Pancake Day' idi. Bir pancake sever olarak James Provan, fikrini böyle [bknz: üstteki video] eğlenceli bir uygulamaya dönüştürmüş.

Bilmiyorum sizinki nasıl ama, benim tercihim ballı krepten yana. Fakat, bu videonun burada olmasının asıl sebebi, 90 saat civarı bir zamanda hazırlanmış, 2500 frame'den oluşan eğlenceli bir stop motion olması. Detayları, welovepancakes.com'da.

ilgili bağlantılar;
video: Pancakes for your face, Stop motion tekniği nedir? wikipedia: stop motion, frame, pancake, shrove tuesday.

Online Bookmark Servisleri, Del.icio.us

İlgimi çeken konuları biriktirdiğim paralel bir alanın yansıması olarak del.icio.us linklerim, yan menüde yer alıyorlar. Bununla beraber -umarım, feedlerimi takip edenler bu durumdan memnundur- yeni bir gönderi olarak blog feedlerime de yansıyorlar.

İçlerinde buraya post olarak almak istediğim fakat zamansızlıktan yazamadıklarım da olduğu için, post gönderi muamelesi yapabilirsiniz onlara, bu hoşuma gider. Fakat daha çok hoşuma gidecek olan, delicious gibi online bookmark servislerini kullananların sayısının artması olacaktır.



Bilgisayarımızda beğendiğimiz siteleri -
sonradan yeniden bulmak kolay olsun diye- favorilerimize ekleyerek, browser'ımızın yer imlerinde saklıyoruz.

Oysa
online bookmark servisleri bizi hem bu linklerin sadece kendi bilgisayarımızla sınırlı kalmasından kurtarıyor, hem de web üzerinde istediğimiz zaman/yerden erişimimize imkân sağlıyorlar.

İlgimizi çeken konularda aradığımızı bulmak için takip edebileceğimiz iyi bir yol haritası olarak da kullanılabilmesi, bu servislerin benim sevdiğim diğer güzel yanlarından biri.

Etiket ve kategori sistemiyle sakladığımız linkler arasında sonradan arama yapıp, aradığımızı bulmamızı kolaylaştıran, beğendiğimiz linkleri diğer kullanıcılara gönderip tavsiye edebileceğimiz yapısı ve rss üzerinden yayına imkân vermesiyle del.icio.us, oldukça işlevsel ve kullanımı rahat.

Aynı zamanda web üzerinde bir içerik oluşturucusu, meselâ blog yazarıysak; bu paylaşım siteleri, içeriğimizi başkalarınca kolay ulaşılır hâle getirmemizi de sağlıyorlar ki, bu anlamda da oldukça faydalılar.

Alttaki video, 'social bookmarking' mantığını hoş bir şekilde somutlaştırarak sunmasıyla, durumu zihnimizde canlandırmamızı kolaylaştırıyor.



115 Social News and Bookmark Sites Ranked and Rated, wikipedia: Social bookmarking, Bildirgeç: Social bookmarking bağlantıları ise, olası sorulara cevap bulmanın birkaç yolu...

Özellikle blog kullanıcılarındaki paylaşım bilincinin ne kadar gelişmiş olduğunu biliyoruz. Genel web kullanıcılarına da bu iyi bir örnek oluyor. Fakat buna rağmen
maalesef bu anlamdaki sosyal paylaşım ortamlarını yerli kullanıcılar olarak pek değerlendiremediğimizi, henüz bu yönde yeterli alışkanlığı geliştiremediğimizi düşünüyorum.

Online bookmark servislerini kullanıyor musunuz ya da kullanmayı düşünmez miydiniz?
Siz 'social bookmarking' hakkında ne düşünüyorsunuz?

Craig Ward / Bak 11



Craig Ward illüstrasyonları ve tipografik tasarımdaki becerisinden ne kadar hoşlandığımı anlatmayacağım. wordsarepictures.co.uk altındaki portfolyosunu gördüğünüzde, o kanıya zaten kendiniz de rahatlıkla varacaksınızdır, diye düşünüyorum.

Ocak 2008, 'New York Magazine's Top 50 Restaurants Feature' için hazırlanmış -altta gördüğünüz- yeni Craig Ward illüstrasyonunu özellikle paylaşıp, bu fırsatla Craig Ward / Bak 11 ropörtajına dikkat çekmek istiyorum.



Hafta sonu dergilere bakarken, Bak Dergisi'ndeki Craig Ward ropörtajına denk gelince, -işlerine olan ilgimden- tanıdık bir dostla karşılaşma hissini duyumsadım, b
üyük bir keyifle okudum yazıyı.

Genelinden ve satır aralarından çok önemli detaylar yakalanabilecek bir aktarım olmuş.
Siz de müsait bir zamanınızda okumadan geçmeyin isterim. Tabii mutlaka grafik tasarımla ilgili olmanız da gerekmiyor. Farklı bir açıdan da ropörtajı değerlendirebilir, yaşamla ilgili kendinizden bir şeyler de yakalayabilirsiniz. Tıpkı, hoşlandığım pek çok detayı olmakla beraber bu anlamda bakınca yazıdan alttaki satırların özellikle ilgimi çekmesi, gibi.
...Londra’nın sahip olduğu mirasın ve tarihin içinde kaybolursunuz. Çoğu sabah işe giderken aynı yolu kullanıyorum, ama hala binaların üzerinde yeni farkettiğim ayrıntılarla karşılaşabiliyorum. Sadece orada olduğumu bilmek bile beni gülümsetiyor. Ulusal Galeri’yi geçiyorum, tiyatro bölgesini geride bırakıyorum, The Ivy’den devam ediyorum. O 100 metrelik alanda 15 farklı dil duyabiliyorum. Bu bende ne kadar önemsiz olduğum hissini uyandırıyor. Ama aynı zamanda gençken burada var olmanın ve bu yerin tadını çıkarmanın mutluluğunu da yaşıyorum. Her bir dönüşte bana yeniden ilham veriyor. İngiltere’nin yaratım merkezi olarak da Londra’nın, yokluğuna dayanamayacağım bir yer olduğunu düşünüyorum....[bknz: Bak]
Bir yer hakkında böyle şeyler hissedebilmek, ne kadar güzel. Ne dersiniz, sizce de öyle değil mi? İstanbul için buna yakın şeyler hissettiğimi söyleyebilirim.

Zihninizi Görsel İmajlarla Besleyin yazımda da değinmiştim, aynı sokaklardan geçmeyip farklı yollardan gitmenin, zihni yeni uyaranlara açık hâle getirdiği için hafızayı kuvvetlendirmede yararlı olduğunu, biliyoruz.

Fakat bununla beraber,
her defasında, yaşadığımız mekânlarda fark edecek yeni ayrıntılar bulabilmek de bir beceri ve aynı zamanda oraları özel kılmanın da yolu.

Konunun, 'New York Magazine's Top 50 Restaurants Feature', yani 'yemek' kısmı ilginizi çektiyse, alttaki bağlantılar da hoşunuza gidecektir:
Flynxs: 2008 Yemek Başkenti, İstanbul -bu yazı sonrasında Cafe Fernando'ya uğradığınızda, onu, Altın Örümcek finalinde desteklemekten kendinizi alamayacaksınız, haklısınız, ben de öyle yaptım!-.
Wikipedia: Restaurant (magazine) Top 50 -yıllara göre ülkeler ve seçilen restoranları-.

Silverstein


Donald Silverstein, duvarımda eserlerinden birinin olmasını isteyeceğim, bakınca derinliklerine dalıp zihnimi dinlendirebileceğimi ya da ilham verici etkilerinden istifade edebileceğimi bildiğim sanatçılardan biri.

donsilverstein.com'daki çalışmalarına ve benimle aynı düşüncede olup olmayacağınıza bakabilirsiniz. Gallery Sakiko altındaki -diğer sanatçılar da görülesi- Silverstein sayfasından da hakkında bilgi edinmek mümkün.

Mesela, sıcak hava balonlarını severim. Alttaki çalışması da, zeplinle gezme hayallerini besleyebilecek bir illüstrasyon olarak da görülüp kullanılabilir. Yani, hiç olmazsa illüstrasyonlarının eğlenceli iletişim dilinin sizi yakalayacağını düşünüyorum.


Sweetness and Light, Whistle Song

Zihninizde dolaşan bir müziğe eşlik ettiğiniz ya da sırf ondan kurtulmak için üzerine başka müzikler dinleyip, o yeni melodilere takılmak istediğiniz olmuştur. Kill Bill: Volume 1 Soudtrack'ten, Twisted Nerve tüm gün dilime dolandı. Eve dönerken arabada -Feridun Düzağaç'ın yeni albümü- 'Uykusuza Masallar'ı bile dinledim. Olmadı, hâlâ mırıldanıyorum. Bu sebeple onu, hafta sonu müziği olarak burada bırakıp, yeni başka şeyler mırıldanmaya geçebileceğimi umuyorum. Fakat ondan önce, bu post gönderi sınırları içinde Şubat ayı Ay takvimimiz yer alsın ve güzel de bir animasyon izleyelim.



Christof [bknz: üstteki görsel], işlerini keyifle takip ettiğim Job Joris & Marieke animasyon stüdyosu ürünü, birbirinden eğlenceli 3D karakterlerden biri.


''...yollar/seçenekler ne kadar çok olsa da kalbimizin sesini dinleyip istediğimizi yaptığımız sürece, doğru yolda olduğumuz''u bana eğlenceli bir şekilde anımsattığı için daha bir hoşuma gittiğinden; Christof'un yer aldığı, bir tanıtım için hazırlanan Shape your desire animasyonuna [linke ya da görsele tıklayarak izleyebilirsiniz] burada yer vermek istedim.


Zaten siz, www.jobjorisandmarieke.com ziyaret edip, Pelle ve -sanatı sevmesine rağmen bir türlü anlayamadığı için tuhaf durumlara düşen- Blanca gibi diğer daha birçok karakterin dünyasında keşfe çıkmaktan kendinizi alamayacak, bu keyifli gezintinın tadını çıkaracaksınızdır, diye düşünüyorum.

20 Şubat'a denk gelen dolunayıyla, bu ayki Ay'ın aydınlık yüzü Ay evreleri takvimimiz, altta.



20 Şubat'ı 21 Şubat'a bağlayan gece tam Ay tutulması olacak. Meraklılarına duyurulur. Eğer hava açık olursa, tam tutulma evresi Türkiye'den, Ay batarken izlenebilecek, tabii erken bir kahvaltı macerasına girmek isterseniz -çünkü 06:30 gibi bir saate denk geliyor- [bknz: 21 Şubat 2008 Tam Ay Tutulması].

Tatmin edici parçalardan oluşan bir albüm, Kill Bill: Volume 1 Soudtrack'ten, 'Twisted Nerve' iki farklı yorumuyla hafta sonu müziği olarak burada yer alıyor.

Tabii, bu arada filmi de biraz anımsamak hiç fena olmazdı, derseniz; Youtube'daki Kill Bill-In the Hospital (Twisted Nerve) videosunu izlemenizi önerebilirim.

Tercihim 'Whistle song'un techno remix olarak hazırlanmış hâlinden yana ama, hazırda web'den buraya alabileceğim sadece bu iki yorumu bulabildim -dinlemek için imeem player'ın play tuşuna bastıktan sonra, bağlantı hızınıza bağlı olarak dinlemek için biraz beklemeniz gerekebilir-, onu da imeem servisi marifetiyle gerçekleştirdik.



Peki sizin bu sıralar zihninizde hangi müzikler dolaşıyor? Varsa, dilinize dolanan melodilerden kurtulma yöntemlerinizi de paylaşabilirsiniz benimle.