Geleceğe Mektup, Autumn

...Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri, fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin tatminiyle ilgili bulunmuyor.

Ben, bu ihtirasların gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım...
M. Kemal
12 Ocak 1914 Sofya
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Madam Corinné'e mektuplarından bir bölüm, üstteki satırlar. 'Geleceğe mektup' kıvamındaki içeriğiyle bize, çok şeyler fısıldıyor.

Bir fikri hayata geçirebilmek. Bir işin, gerektiği gibi yapıldığını bilmenin verdiği o iç rahatlığı. Bunlar, yaşamda benim için en değerli, önemsediğim anlar. Ki, herkes için de öyle olmalı, diye düşünüyorum. Eğer başarıya bir tarif aranıyorsa yeri, tam da bu satırlar arasında.

Vazife adamı olmak; aldığı görevi ya da o an ne yapması gerekiyorsa onu en iyi şekilde yerine getirmeye, özel ya da iş yaşamından farklı örnekler vererek detaylandırmak, önemine işaret etmek mümkün. Fakat ben, daha çarpıcı olacağını düşündüğüm başka bir önekle minik bir parantez açmak istiyorum konuya.

Atv'de Siyaset Meydanı programına katılan Gazi Astsubay İbrahim Babur'u, bir şekilde izlemiş ya da duymuşsunuzdur (öyle değilse YouTube'tan programın videosunu izleyebilirsiniz, ki izleyin mutlaka).

Görevi sırasında, sorumluluğundaki askerleri korumak için, tuzaklı bir bombayı etkisiz hale getirmek üzere, üzerine atlayıp, bombayı alıp atarken ellerini kaybeden
İbrahim Babur'un, bu durumu kahramanlık olarak nitelemek bir kenara, "yapmam gereken buydu ve sadece görevimi yaptım," diyerek değerledirmesine, bilinç seviyesine dikkatinizi çekmek istiyorum.

E
vimizde huzurla oturabilelim diye, nasıl şartlarda, ne bedeller ödeniyor ve bunu yapanlar nasıl bir bilinçle hareket ediyor, diye durup bir düşünelim istiyorum. Nasıl onurlu, erdemli bir tavır bu!

Çizgi romanlarda ya da filmlerde kahraman aramaya gerek yok, onlar aramızda yaşıyorlar zaten. Ve popüler kültürün dayattığı, sabun köpüğü rol modellere de ihtiyacımız yok, Atatürk gibi bir lidere ve daha bir çok başarılı, değerli insana sahibiz ülkece.

Ülkede bazı tatsız şeyler yaşanıyor olsa da,
Atatürk'ün ölüm yıldönümünde, onun işaret ettiği yolda ilerleyen ve bir takım değerlerden uzaklaşmamış insanlara sahip olduğumuzu görmekten memnunum.

Atatürk'ün sarfettiği her bir söz o kadar değerli, zaman üstü ki, fikirlerinin pırıltısı o günlerden geleceği aydınlatmaya devam ediyor.

Hem kişiliği, hem devlet adamı sıfatıyla yaşamı; zengin çıkarımlara müsait, güzel bir kaynak bizler için, tabii i
stifade etmesini bilenlere.

Ben kendi adıma,
arada Nutuk'tan, mektuplarından bölümler okumaktan hoşlandığımı ve okurken aklımdaki ilgisiz olası sorulara bile cevaplar bulabildiğimi, söyleyebilirim.

Üstte, mektubundan bir bölümünü aktardığım Madam Corinné'e kimdir, diye merak ederseniz; Ömer Lütfi Bey adında bir deniz subayının İtalyan asıllı dul eşi, General Ferdinand'ın yeğeni olduğunu; Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçmesinin ardından evi sık sık işgal güçlerine bağlı askerlerce basıldığı için İstanbul'dan ayrılıp İtalya'ya gittiğini; Mustafa Kemal'in ona, "... Senin mektuplarını sabırsızlıkla bekliyorum. Kapıcı mektubunu getirdiğinde içimde büyük bir sevincin uyanması için zarfın üzerinde senin yazını görmem yeterli oluyor. İstanbul'a gelmem dileğini beni daha sık görmek için izhar edilmiş arzu şeklinde yorumluyorum..." satırlarını yazdığının bilindiğini, söyleyebilirim.

Madam Corinné'e olanların da arasında olduğu, Atatürk'ün daha pek çok mektubu var. Bunlara Emre Kongar ya da Can Dündar (Yükselen Bir Deniz) kitaplarında değinildiğine rastlamanız, mümkün. Onun yanında, Atatürkiye ve Mektuplar sayfasından da daha birçok detaylara erişilebilir. Radikal'deki 'Atatürk'ü herkes tanımalı' yazısı da, okunası iyi diğer bir yazı.

Bu fırsatla,
'Atatürk İlkeleri', Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi yanında; meb.gov.tr altındaki 10 Kasım sayfasını da ziyaret etmenizi öneririm.

Törenler önemlidir. Ama, törenlerin arkasındaki mânâyı unutmadığımız sürece!

10 Kasım; ölüm yıldönümünde ulu önder Atatürk'ü anmak için sabah erkenden Anıtkabir'e gitmek, Ata'ya Saygı Defteri'ne birkaç şey yazmaktan fazlasıdır. Ki, O'nun fikirlerini, sahip olduğu ve aşılamaya çalıştığı değerleri anlamak için zaman ayırıp okuyacağımız her bir satır, bundan daha da değerlidir.
..

Evet, büyük fikirlerin peşinden gidip gerçekleştirebilmek güzeldir ama, hakkını vererek, sorumluluk duyarak yaptığınız bir işten, küçük, önemsizmiş gibi gözükse bile gurur duymalısınız. Çünkü bu, varlığımızla yaşama kattığımız anlamdır, diyip konuyu toparlıyorum.

Okuduklarınızdan sıkılmadıysanız ve buraya kadar geldiyseniz; konunun üzerinde düşünmek ya da zihninizi dağıtmak için Vivaldi'yi kullanabilirsiniz. Dört Nevsim'ini severim ama Autumn, benim için daha bir özel.



Vivaldi - 'Autumn
', Nigel Kennedy yorumuyla, hafta sonu müziği olarak burada yer alıyor. Videonun devamı, Autumn II ve Autumn III'e YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz. 'Sonbahar' yorumu hoşunuza gittiyse, bir de 'Kış'ı dinleyin, derim.

1994'ten bu yana, kemanla yaptıklarına hayran bir Nigel Kennedy takipçisi olarak; klasik versiyonda Autumn dinlemekle arasındaki farkı hissedeceğinize, ve beğeneceğinize inanıyorum. Ki, albümleri her arşivde mutlaka olması gerektiğini düşündüğüm müzisyenlerden de biridir...

2 yorum:

  1. Çok ama çok güzel bir yazı...Sabah sabah yaşadığım burukluk sıyrıldı gitti üzerimden...O'nun süslü kelimelerle övüp yüceltenleri değil,yapmak istediklerini ve kendisini olduğu gibi anlatanlarıı seviyorum...

    Yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Delfina, çok teşekkür ederim..

    Atatürkçülük kavramını türetip içini, menfaatlerine nasıl hizmet edecekse öyle dolduranlar yüzünden, O'nu pek de doğru bilebildiğimizi düşünmüyorum..

    Ne acı ki,
    Atatürk
    'ün Nutuk'tan başka eserleri olduğunu, hatta bir geometri kitabı bile yazmış bulunduğunu, üniversite mezunu olmalarına rağmen bilmeyenler o kadar çok ki..

    "Latife ve Fikriye, İki Aşk Arasında Atatürk"; gibi kitapları da okumalıyız ama, popüler kültüre malzeme olmadan da tarihi kaynaklardan doğru okumalarla geçmişimizi de bilmeliyiz, öyle değil mi?

    En azından Nutuk, her evde olmalı. Arada açıp ibretle okumalıyız. Gelecek nesillere O'nu doğru aktarmak için, bu çaba ve merak gerekli...

    YanıtlaSil

Merhaba! Flynxs | Lynist weblog yorum bırakma alanındasınız.
Ziyaretiniz, ve yorumlarınızda Türkçe Yazım Kuralları'na göstereceğiniz özen için teşekkür ederim!

İçerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Konuyla ilgili düşüncelerinizi, hissettiklerinizi, alttaki metin kutusuna yorumunuzu -isim, e-posta, varsa web site gibi detayları da belirterek- bırakarak paylaşabilirsiniz (yorumlarınızda bold, italik görünüm ve link vermek için < b>, < i>, < a> gibi bazı HTML etiketlerini de kullanabilirsiniz).

Saygı sınırlarını aşan ifadeler ve spam içerikli olası yorumlara yer vermemek için, bu blog'da yorumlar, onaylandıktan sonra yayımlanır. Yorumunuzu gönderdikten sonra burada eş zamanlı olarak görüntüleyemezseniz, endişelenmeyin, bu sebepledir.

Flynxs altındaki tüm yorumlardan anında haberdar olmak için yorumlara RSS ile abone olmayı unutmayın. (Bknz: RSS nedir?, Feedlerimi Nasıl Yönetirim?)

Olası soru, öneri ve görüşlerinizi bana, isterseniz 'gmail' adresim 'flynxs.blogspot' üzerinden de iletebilirsiniz...