Böyle De Sever Misin Beni?

flynxs lynist weblog blog yazarligi sevgi kalp harfler'Böyle de sever misin beni, yoksa alıştığın hâlime mi döneyim?' diyor, 'oyuncak blog'um.

Flynxs, üç sütunlu tema trendine kapılıp, evrildi. Bunun yanında, TekmeTokat'ın
Devrim Niteliği'ndeki değişikliklerini pek bir kıskanan 'oyuncak blog'um, 'orda oynama, benimle oyna' diyerek, beni hâyli uğraştırdıktan sonra, dinamik bir forma da kavuştu; sayfadaki bileşenleri tutup sürükleyerek yerlerini değiştirip, istediğimiz gibi oynayabiliyoruz artık (i-explorer kullananlar bunu yapabilecekler mi bilmiyorum ama, Firefox ile gayet düzgün çalışıyor). Bir süre böyle dinamik formda seyredeceğiz. Bilemiyoruz, bakalım zaman daha neler gösterecek...

Blog'da taşınabilir tablolar için, 'dragable-content' script'i kullandım. Üç sütuna terfi için de, orijinal Blogspot template'ine beautifulbeta'dan ilham alarak (
bloggeruniversity de pratik bir yol önermiş ama nedense o şekilde yapamadım, ben) biraz müdahale etmem gerekti.

Draft blogger'a ne zamandır uğramamıştım. Bu fırsatla orda da hoş değişiklikler olduğunu fark ettim; sayfa öğeleri (gadget) eklenen panelin grafik arayüzü mekanik görünümünden sıyrılıp, daha bir estetik hâle bürünmüş...

- - -
[01/05/2008 itibariyle 'dragable-content' script'i kaldırılıp, iki sütunlu temaya geri dönülmüştür.]

Zurich Chamber Orchestra, Roller Coaster


Zurich Chamber Orchestra - Roller Coaster Uploaded by Lyn
(full screen!)

Roller coaster üzerinde notalarda, klasik müzik eşliğinde soluk kesici bir animasyon; Senfoni Orkestrası 'Zurich Chamber Orchestra' tanıtımı için, Euro RSCG Zurich ajansı tarafından hazırlanmış...

Kohler Karbon



Kohler yeni musluk modeli
Karbon için hazırlanan, MetaDesign ve Logan imzalı reklam çalışması.

Beni cezbeden renk dokularından biri kullanılmış olması dışında, su, derinlik, akışkanlık, hareket kabiliyeti ve fonksiyonalite vurgusuyla da etkileyici, örnek, güzel bir video
.

Suyun muslukla buluştuğu noktada, bu birliktelikte rahatlıkla aşktan söz edebiliriz. Tasarım nesneleri de, yakalanan bu tutkuyla yaratılıyorlar zaten. Tanıtıcı videosu da bunu yansıtabiliyor,
o iletişim dilini kurabiliyorsa, fazla söze gerek kalmıyor...


Kohler - Karbon Uploaded by Lyn. ('full screen' olarak izleyin)

Kitaplarım [mim]

Yaşanan içerik hırsızlığı sonrası, geçen haftayı Flynxs'te minik bir duraklamayla geçirdik, maalesef. O sırada blog sahillerime birbirinden güzel üç farklı mim pası ulaştı. Şimdi, onlarla beraber olağan seyrimize devam ediyoruz...

İlki, compir'den, birdelininguncesi'nden ve babil'den aldığım, blogum hakkındaki güzel düşüncelerini belirterek tarafıma ilettikleri; blogların bize göre en'lerini sıralayacağımız, severek okuduğumuz bloglar hakkında düşüncelerimizi yazacağımız bir mim pası.

İkincisi, tersmeditasyon'dan gelen; değer verdiğimiz üç kadın hakkında bir şeyler yazacağımız bir mim pası.

Üçüncüsü de wolkanca'dan gelen; okuduğumuz, okuyacağımız kitaplardan bahsedeceğimiz, mümkünse elimizde olan kitapların ön kapaklarını tarayıcı (scanner) ya da herhangi bir kamera ile çekip blog'umuza öyle yazacağımız, hatta kitapları değiştirip okuyalım, diyen; okumaya, kitaplara dikkat çeken bir mim pası.

Mim paslarını gönderen, ismi geçen her bir bloga teşekkürlerimi iletiyorum...

Bu defa, konuları, seçtiğim bloglara paslamaktansa, şimdi bu yazıyı gelip okuyan ve dahil olmak isteyen sizlere, sevgili takipçilerime bırakıyorum; yorumlarınızla ya da kendi bloglarınızda "Lyn'de okudum, böyle bir mim varmış" diyerek bahsederek, bloglar arasındaki bu minik oyuna katılabilirsiniz.

Farklı konularda pek çok blog takip ediyorum. O yüzden en'leri sıralamamızı; sevdiğimiz bloglardan bahsetmemizi isteyen ilk mim'e tam bir cevap verebilmem şu an benim için oldukça zor. Farklı platformlarda -Blograzzi'de, Technorati'de, Google Reader paylaşımımda, kendi blog'umdan bağlantı vererek...- onlara ilgimi mutlaka bir şekilde gösterip hissettirmeye çalışıyorum. Bu mim'in cevabı, oralarda...

Diğer iki mim pasını tek bir konu altında birleştirip cevap vereceğim; kitaplardan bahsedeceğim.

Bu sıralar elimin altındaki, okumuş olduğum kitaplardan birkaçı -altta-, isterseniz, görsellerin üzerlerine tıklayarak, idefix'teki sayfalarına da geçebilirsiniz.



Wired dergisi yayın yönetmeni Chris Anderson, (The Long Tail) "Uzun Kuyruk Geleceğin İşi: Çokun Azını Satmak" kitabında, 'uzun kuyruk' kavramını ve farklı sektörlerde bunun nasıl işlediğini anlatıyor...

Rex Briggs, Greg Stuart (What Sticks) "Akılda Kalan Nedir?"; reklam kampanyaları ve sonuçları üzerine değerlendirmelerin yer aldığı, çözüm odaklı düşünmeyi kışkırtan yanıyla da farkındalık artırıcı, okunası kitaplardan...

Metin Yazarı Howard Gossage, "Reklamcılıktan Nefret Eden Reklamcı" kitabında, yaşamdan kesitler ve esprili tarzıyla reklamcılığa dokunuyor...

Adam Fawer "Empati" isimli kitabı, "Olasılıksız kitabının yazarından, İngilizce'den önce Türkçe'de!", tanıtımıyla yakın zamanda çıktı. Kapak tasarımı ve içeriğiyle dikkat çekici. Edebiyat, bilim, felsefe, yaşam, arzularımız, davranışlarımız etrafındaki kurgusuyla, okunası...



Kolektif yazarlı, Pera Müzesi Yayınları, Sergi Kataloğu Dizisi'nden Chermayeff & Geismar: Son 50 Yılın Amblem, Logo ve Tasarımları Symbols, Logotypes and Graphic Design From the Last Five Decades...

Kolektif yazarlı, Pera Müzesi Yayınları, Sergi Kataloğu Dizisi'nden, Ivan Chermayeff: Kolajlar ve Küçük Heykeller Collages and Small Sculptures...

Zaman Kaybolmaz İlber Ortaylı Kitabı, Nilgün Uysal'dan, soru cevap şeklinde ilerleyen İlber Ortaylı ile sohbet kıvamında leziz bir kitap. Tam bir "dünya insanı"nın yaşamına, bilgi ve tecrübesine temas etme şansı buluyor ve akıcı anlatımı, Ortaylı'nın eğlenceli üslûbu sayesinde, altı yüz sayfadan çok olmasına rağmen kitabın nasıl bittiğini anlamıyoruz bile...

Alain de Botton, (The Romantic Movement Sex, Shopping and the Novel) Romantik Hareket Seks, Alışveriş ve Roman; bir aşk ilişkisinin süreçlerini keşfettiğimiz, düşündürücü olduğu kadar okuması eğlenceli bir kitap...

Clive Cussler, Paul Kemprecos, "The Navigator", sonunda Türkçe çevirisi "Kılavuz" ile bu ay yayımlandı. "The Navigator"da, Austin ve Zavala ile Numa ekibi, Hazreti Süleyman'ın kayıp hazinesi peşinde yine gizli projeleri açığa çıkarırken nefes kesen maceralara atılıyorlar...

Clive Cussler ve Wilbur Smith, daha çok uzun yaşamalarını ve bizleri yazdıkları leziz maceralardan mahrum etmemelerini istediğim yazarlardan. Bilimkurgunun en önemli yazarlarından Arthur C. Clarke sonrasında, şimdi de, üzerine zamanında onlarca kitap okuduğum "Kaos Teorisi"ni ortaya atan Edward Lorenz'i kaybettiğimizi öğrenince (bknz: kaos öksüz kaldı), sevdiğim yazarlara bir şey olmamasını daha çok diler oldum.

Simone de Beauvoir, Camille Claudel, Siri Hustvedt; yaşamları veya eserleriyle yaşamıma etki etmiş, şu an aklıma gelen üç değerli kadın, üç değerli sanatçı; "değer verdiğimiz üç kadın hakkında bir şeyler yazacağımız mim pası"nın kitaplara bağlandığı noktada, cevabı.

Camille Claudel ile Rodin, ve Simone de Beauvoir ile Jean-Paul Sartre, iki uzun hikâye... Camille Claudel'e bir adım yaklaşıp onu anlamak için, Anne Delbee'nin 'Camille Claudel Bir Kadın' kitabı başlangıç olarak okunabilir... Paul Auster bağlantısını kuracağınız Siri Hustvedt'i, 'Sevdiklerim'den 'Don't Complain'e 'Venedik Bienali' yazımda konu etmiştim, isterseniz ordan okumaya devam edebilirsiniz, ki öyle yapın mutlaka...

Konuya yerinde bir açılım getireceğine inandığım, değerli A. Ömer Türkeş'ten
kadın yazarlarla ilgili minik bir alıntıyla bitiriyorum. Makalenin devamı 'Sayılarla Kadın Romanları' bağlantısında, görülesi...
Cumhuriyetin ilanından bu yana roman yazan 449 kadın yazar ismi var kayıtlarımda. Bu yazarların kaleminden çıkan roman sayısı ise 1089.

Romanların dönemleştirilmiş dökümlerine gelince:
1923-1938 arası 55, 1939-1949 arası 125, 1950-1960 arası 74, 1961-1971 arası 89, 1972-1980 arası 84, 1981-1991 arası 133, 1992-1999 arası 154, 2000-2006 arası 377 kadın romanı yayımlanmış.

2000’li yıllardaki artış dikkat çekici olduğu için ayrıntılandırıyorum; 2000’de 35, 2001’de 39, 2002’de 54, 2003’te 59, 2004’te 95, 2005’te 83 ve 2006’da 12 roman...

Google Adsense Reklamlarıyla Gelir Elde Etmenin Kolay Yolu

Google Adsense hizmeti veya başka reklamlarla gelir elde etmenin kolay yolu, içerik hırsızlığı değildir! İçerik hırsızlığı, suçtur!

Peki, hoşumuza giden bir yazıya/görsele web'de denk geldiğimizde, onu kullanmak istersek ne yapacağız?
Sahibinin ne şekilde kullanılmasına izin verdiğine bakmamız ve ona göre davranmamız gerekiyor.

Eğer o
yazı/görselin başka yerlerde kullanılmasına izin veriliyorsa?
Eğer o yazı/görselin başka yerlerde kullanılmasına izin veriliyorsa, kullanabiliriz fakat, kendi yazımız içinde alıntı yaptığımızı belli etmemiz ve kaynak göstererek bunu yapmamız gerekiyor. Wikipedia 'Alıntı Kuralları' ve 'İntihal' başlığı, nasıl yapabileceğimizi gayet güzel anlatıyor.

Önemli olan, kendi düşüncemizi, yorumumuzu yazılarımıza yansıtmamız. Farklı kaynakların desteğine ihtiyaç duyduğumuzda da bunu, kuralına göre yapmamız.

Kopya değil, özgün içerik kazandırır!

Google Adsense reklamlarıyla gelir elde etmenin kolay yolunun, içerik hırsızlığı olduğunu sanan bir işlek zekâ sahibi(!) yüzünden yaşanan içerik hırsızlığı sonrası, geçen haftayı Flynxs'te minik bir duraklamayla geçirdik*. Bunları o yüzden yazıyorum.

Herhâlde RSS yayınımdan blog içeriğimi çalarken, içeriğimin nasıl kullanılmasına izin verdiğime dikkat etmemiştir, kendisine ileteyim belki geri adım atar diye, oyun alanıma girip oyuncaklarımı izinsiz alarak oynamak isteyen kimseye ulaşmaya çalıştım. Geri dönüş alamayınca da onu Utanç Duvarı'na astım ve çalıntı içerikle Google'dan gelir elde etmeye çalıştığı için sitesini Google'a şikâyet edip, Google Adsense hizmetlerine bildirdim. Bunun bir adım ötesi, kanuni haklarımı kullanarak Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmak...

'NoIndex, FeedFlare ve Sploglar', 'Sahicilik, Otokontrol' yazılarımda, içerik hırsızlığından bahsetmiş, blog içeriklerinin saygısızca kullanılmasından duyduğum rahatsızlığı belirtmiştim. Anlaşılıyor ki, üzerinden geçen onca zamana rağmen bu konuda pek de yol alamamışız...

Ben, denk geldiğim spam site/blogları Spam Sonuçları Bildir formunu kullanarak veya Firefox'un SpamReport eklentisi ile Google'a bildiriyorum. Splogları rapor edebileceğimiz splog reporter ve splog spot gibi servisler de var...

Temiz İnternet İçin Google Spam Formunu Kullanalım. Bunu yapmanız sadece birkaç saniyenizi alacak fakat, daha temiz bir İnternet var etmemizi sağlayacak!

Utanç Duvarı, içerik hırsızlıklarını sergileyebileceğimiz bir alan, benzer bir durumla karşılaştığınızda kullanabilirsiniz...

Selçuk Hoca'nın
'Çalıntı İçerikle Mücadele Yöntemleri' ve Güneçin Tam İçinde'denin '(ç)Alıntılama Sanatında Zen!' yazıları da bu konuda son derece bilgilendiriciler, okumadan geçmeyin lütfen...

[*: Bunlar olurken merak edip, ilgi göstererek destek olan herkese çok teşekkür ederim.]

Delta Shelter



'Delta Shelter', 'Olson Sundberg Kundig Allen Architects' bünyesindeki evlerden biri. Evin mimari yapısı, etrafındaki panelleri hareketli kılarak duvarlara özgürlük tanıyor.

Huzur çağrışımı yapıp, orda olma isteği uyandırmasıyla
Delta Shelter, özellikle şu an bana oldukça cezbedici görünüyor. Çünkü, fark ettiğim bir gelişme, yoğun bir gün sonrası gece eve dönüp evinize hırsız girdiğini anlamanız benzeri bir his duyumsattı...

olsonsundberg.com bünyesindeki diğer projeler de en az Delta Shelter kadar heyecanlandırıcı, görülesi.



Harika bir film, Fa yeung nin wa / In the Mood for Love (2000) ve bir o kadar enfes soundtrack'indeki müziklerden 'Yumejis Theme' hafta sonu müziği olarak -radioblog sayesinde- bize eşlik ediyor olacak.



Hafta sonu, 27. Uluslararası Film Festivali'ni değerlendirebilmenizi ve birilerinin de içerik hırsızlığı üzerinde düşünmesini, diliyorum...

İnternet Haftası



İnternet'in Türkiye'ye gelişinin 15. yılında, 7-20 Nisan tarihleri arasında 'İnternet Yaşamdır!' diyerek 11. 'İnternet Haftası'nı kutluyoruz.

Geçen yıl '
İnternet Haftası'nı kutlarken, buna benzer bir yazı yazmıştım ve o zaman Antoloji ve EksiSözlük'e mahkeme kararıyla getirilen erişim yasağını, bunun ne kadar yanlış olduğunu konuşuyorduk. Geçen süre içinde 5651 sayılı İnternet Kanunu çıktı ve uygulamaya kondu, sansürlenen siteler arttı, şimdi ise ifade özgürlüğünü kısıtlayan İnternet yasaklarının 'ülkeye zarar vermeye başladığını' konuşur olduk.

İnternet haftası kapsamında yapılan, altta okuyacağınız açıklamadaki oranlar, İnternet'in ne olduğunu ve kullanmayı pek de iyi bilmediğimizin ispatı niteliğinde.
Dünyada 1,3 milyar İnternet kullanıcısı, 550 milyon kayıtlı bilgisayar, 158 milyon alan adı, 150 milyon web, 100 milyar civarında web sayfası, 100 milyon civarında video ve 60 milyon civarında kişisel web/blog olduğu tahmin ediliyor.

Türkiye'deyse 20 milyon civarında kullanıcı; 2,5 milyon bilgisayar; 150 bin Türkiye içinde, 700 bin Türkiye dışında alan adı var.

Nüfusun %27’si İnternet'i düzenli kullanıyor. %70’i hiç İnternet kullanmamış ve %22’sinin İnternet hakkında hiç bilgisi yok.
Evlerin %81’inde İnternet bağlantısı yok.
Kadınların %80’i İnternet kullanmıyor.
İnternet ile yaşamda 15 yılı doldurmuş olduğumuz ve çıkan bu sonuçları yan yana koyduğumuzda, zihninizde canlanan tablo size ne düşündürüyor? Bu gerçeğin neresindesiniz?

5651 sayılı İnternet Kanunu'nu yoruma açık maddeleriyle çıkaran ve tuhaf uygulamalarını izlemek durumunda kaldıklarımıza, acaba İnternet'i nasıl tanıtabiliriz? Kötü, sakınılacak bir yer gibi gösterip, sansürle bizi korumaya çalışanlara, 'İnternet Haftası' bir bilinç yükselmesi sağlayabilir mi? Bilemiyorum. Ama hepimizin bu yönde bir çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

Bilişim Sivil Toplum Kuruluşları Platformu (bt-stk.org.tr), bu bağlamda yine her yıl olduğu gibi anlamlı etkinlikler düzenliyor. internethaftasi.org.tr adresinde 'Aktif Katılım' sayfasından, etkinlikler ve amaçlananlarla ilgili detaylı bilgiye ulaşabilir, siz de katılıp destekleyebilirsiniz.

İnternet'ine Sahip Çık, İnternet Yaşamdır!

Satriani 2008 ve İlham Kaynağı Âşık Veysel

joe satrianiJoe Satriani albümü 'Professor Satchafunkilus and the Musterion of Rock', birkaç gündür player'ımda dönüp duran, Nisan 2008'in tazelerinden.

Satriani'ye ilgim bir tarafa, yeni albümün içeriğindeki bir detay, bu defa onu daha da özel kılıyor.

Bugüne kadar eserleri farklı müzik türlerinde değişik biçimlerde yorumlanan Âşık Veysel, bu kez başarılı gitar virtüözü Joe Satriani’ye ilham kaynağı oldu.


'
Professor Satchafunkilus and the Musterion of Rock'da “Asik Veysel” ve “Andalusia” isimli iki parça, Âşık Veysel’e ithaf edildi.

Satriani'nin, 'Müzik sanki benim içimde yıllardır biliyormuşum gibi çınladı' diyerek ifade ettiği Âşık Veysel müziğinin etkisine,
geçen yaz konser vermek için Türkiye'ye geldiğinde, Türk kültürünü tanıma sürecinde ona verilen Âşık Veysel cd'lerini dinlediğinde kapılmış.
“Asik Veysel” ismini taşıyan parça, usta halk ozanının türkülerinden yapılan düzenleme niteliğini taşırken, kimi bölümlerde gitarla bağlama sesi veriliyor.

Bu parçada bağlamanın sesini vermek için farklı bir teknik uyguladığını ifade eden Joe Satriani, “Hiç çalmadığım bir stilde çaldım. Gitarın sesi çok farklı duyuluyor bu parçada” sözleriyle Aşık Veysel’in kendisine verdiği ilhamı nasıl notalara aktardığını özetledi.

“Andalusia” adlı parçada ise Aşık Veysel’in ruhunun yaşadığını dile getiren sanatçı, halk ozanının ruhunu İspanya’daki bir kasabada yaşıyormuşcasına parçaya aktardığını belirtti.
*
Müziğin doğasının birleştirici, kültürler arasında köprü kuran yönüne ne hoş bir örnek, öyle değil mi?

Satriani gibi başarılı bir gitar virtüözünün Âşık Veysel sentezi; beslendiği, ilham aldığı kaynaklar bizi düşündürmeli. Üstünde durduğumuz toprakların ne kadar
zengin bir kaynak olduğunu, unutabiliyoruz...

İpek yolunun geçtiği topraklardaki destanlardan ilham alınarak oluşturulan
Loreena McKennitt "An Ancient Muse" albümü de, içinde yer alan "The Gates Of İstanbul", "Sacret Shabbat" gibi tanıdık tınılarıyla yine benzer şekilde zamanı aşarak, bizi, sadece Osmanlı'nın İstanbul'una değil, Homer'in Yunanistan'ına, oradan Haçlılar dönemi İngiltere'sine de götürüyordu.

'Professor Satchafunkilus and the Musterion of Rock' albümünde 'Overdriver' ve 'I Just Wanna Rock' öncelikli tercihim, dinleyelim diye onlara Odeo player sayesinde burada yer vermek istedim ama, Blogger beni biraz uğraştırdı. O yüzden arzu ederseniz, 'Asik Veysel' ve 'Andalusia' yanında diğer tadımlık Satriani parçalarına Odeo/Flynxs altından rahatça erişebilirsiniz.

Blog Ödülleri 2008

blog odulleri 2008 logoTürk Blog Dünyası'nın gelişimine katkıda bulunmak amacıyla organize edilen "Blog Ödülleri", sürekli ve özgün blog içeriğini artırmayı ve böylece Türkiye'de internet sektörünün de ilerlemesine yardımcı olmayı hedefliyor.

Türkiye'de sayısı 1,5 milyonu bulan ve sosyal medyanın en önemli parçalarından birisi haline gelen blogların ödüllendirilmesi, hem kaliteli blog içeriğinin teşvik edilmesi, hem de ülkemizdeki internet kullanıcılarının kendi beğenilerine uygun blogları tanımaları için fırsat sağlayacak...

2008.blogodulleri.com adresinden, blog ödülleri blogundan konuyla ilgili detaylara ulaşabilirsiniz. Blog Ödülleri 2008 için kayıtlar, 15 Nisan'a kadar devam edecek. Şartlara uygun içeriğe sahip bir blogunuz varsa katılıp, en azından blog bilinirliğinizi artırabilirsiniz.

Güzel bir proje, yerinde bir girişim olduğunu düşünüyorum. Bir ilk olması da, heyecan verici. Umarım amacına başarıyla ulaşır. Türk Blog Dünyası'nın böyle bir dinamiğe ihtiyacı vardı.

Blog ödülleri bloguna uğramışken, Blog Ödülleri Logo Hikâyesi'ni de okumadan geçmemenizi öneririm; logo hikâyesinin anlatımı, hoşuma giden taraflarından biriydi...

Last Night, Moby, Mixwit

Moby'nin son albümü 'Last Night' birkaç gün önce piyasaya çıktı.

Moby
müziklerini seviyorum. Arada denk gelince dinlemek eğlenceli oluyor. Fakat, genelde albümlerindeki parçaları, öyle zevk için art arda dinleyebildiğim sanatçılardan biri değil.

Bir kategoriye koymak gerekirse onun müzikleri benim için daha çok, reklam veya film müziği olarak değerlendirmek için düşüneceğim isimler arasında.

Dün gece yolda dinleme fırsatım oldu ve 'Last Night' albümündeki müziklerden biri, hemen bu bağlamda zihnimdeki bir film sahnesinin fonuna, iki tanesi de konsepti genel hatlarıyla şekillenen reklam fikirlerimin yanına yerleşi verdi. Albümü dinlerken bir de bu gözle bakın, eminim siz de müzikleri hoş çağrışımlarla bir yerlere yakıştıracaksınızdır...

'Last Night'da 'Mothers Of The Night', I'm In Love'ı buraya not düşmüş olayım. 'Ooh Yeah', 'The Stars'a da her an bir yerlerde denk gelebiliriz...

Cloverfield (2008)* filminin soundtrack'inden de tanıdığımız 'Disco Lies', aynı zamanda Moby'nin yeni albümünün çıkış parçası ki, O'nun müzikleri bu şekilde zaten çokça kullanılıyor.

'Last Night' albümünden örnek parçaları amazon.com'da dinleyebilir, moby.com'da da detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Ben buraya upload edecek zamanı bulamadım, onun yerine hazırda başka birkaç parçasını seçerek bir playlist oluşturdum. Böylece eğlenceli bir müzik player'la da sizi tanıştırmak* istiyorum; mixwit.com.

Mixwit, eğlenceli ve kolay kullanımlı arayüzüyle dikkatimi çekti.
Böyle farklılaşabilen müzik playerlar görmek hoşuma gidiyor.

Eskiden 90'lık kasetler alıp kendi karışık müziklerimizi kaydeder, paylaşırdık. Şimdi ise, Mixwit ile kaset formunda görünümlere sahip müzik player'lar yaratıyoruz.


Mixwit ile, veritabanındaki müzikleri kullanabildiğimiz gibi, kendi müziklerimizi de yükleyerek playlist'imizi oluşturabiliyoruz. Kasetin üzerine isim yazabiliyor, yükleyeceğimiz bir görsel de, kasetin arkaplan imajı olabiliyor ya da altta benim yaptığım gibi görselimizi minik bir ikon/belirteç olarak da küçültebiliyoruz...

Bloglarımızda kullanabileceğimiz değişik bir oyuncak daha. Ne dersiniz?


James Bond Theme, Lift Me Up, Beautiful, Slipping Away, Mixwit player'daki Moby müzikleri. Play tuşuna bastıktan sonra kasetin altında çıkan yönetim paneliyle önceki sonraki parçalar arasında hareket edebilirsiniz. Bağlantı hızınıza göre müziklerin yüklenmesini biraz beklemeniz gerekebilir...

*:
'Canavar' ismiyle ülkemizde de gösterilen 'Cloverfield', geçen ay bir hata edip izlediğim filmlerden biriydi. İzlemediyseniz -bu fırsatla- pek bir şey kaçırmadığınızı söyleyebilirim...

*: Yeni, güzel bir şey buldum, blogumda paylaşacağım diye sevinmiştim. Post'u yayınlamadan kontrol ettiğimde, Wanadoo Bey'in (Bildirgeç-'Mixwit') benden hızlı davrandığını fark ettim. Kendisine sevgilerimi iletiyorum, enteresan detaylar yakalama becerisiyle, Bildirgeç'i zevkle takip edilir kılan yazarlardan biri...

Happy Lovers Town, Our Disco Disastro



Enteresan, eğlenceli albüm kapakları/tanıtımları arasında gezinirken,
Jonathan Calugi portfolyosundan -üstte gördüğünüz- 'Our Disco Disastro' için hazırladığı otuz farklı karakterden oluşan kapak tasarımına denk geldim. [Görselleri daha büyük görüntüleyebilmek için üzerlerine tıklayabilirsiniz.]

Albümün kapakları böyleyse, A Smile For Timbuctù : Our Disco Disastro müzikleri nasıldır acaba diye düşünüyor insan. Merakımızı myspace sayfasından örnek birkaç A Smile For Timbuctù parçasıyla giderebiliyoruz. Durum böyle olunca, albüm tanıtımları için de enteresan, yine eğlenceli bir şeyler beklemek hakkımız; o görüntüler de Flickr A Smile for Timbuctu Gig altında.

İtalya'dan, tasarımcı Jonathan Calugi portfolyosu Happy Lovers Town'da illüstrasyon, desen tasarımı, tipografi başlıklarında birbirinden eğlenceli, başarılı işler bulunuyor. 'Our Disco Disastro' onlardan sadece biriydi, diğerleri de görülesi...

Konuyla ilgili bağlantı: Retrospektif Bir Yolculuk, Record Envelope; plak kapakları koleksiyonu...

Konuyla ilgisiz dip not: İşlerimin yoğunluğu yüzünden bir süre blogumun güncellemesi yavaşlayacak, ama RSS yayınından del.icio.us linklerime erişebiliyor olacaksınız ve FriendFeed, Twitter gibi seçenekler de var...